'Aşırı ırkçılık Avrupa'nın demokratik bilincini zehirliyor'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Adıyaman'daki bir otelde düzenlenen programda, mahalle ve köy muhtarları, kanaat önderleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini anlattı.
Türkiye'nin 16 Nisan'da halk oylamasına gideceğini anımsatan Kurtulmuş, bu anayasa değişikliği talebinin arkasında yatan nedenler ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin neler getireceğine ilişkin sunum yaptı.
Türkiye'nin çok seçim gördüğünü ancak bu seçimde ilk kez dışarıdan gazel okuyanların olduğunu, evet ya da hayır kararlarında bu milletin söz sahibi olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
Hep beraber rezaletlerini gördünüz. Önce Türkiye'nin bakanları ve milletvekillerine 'evet' propagandası yaparlar endişesiyle Avrupa'da Türk vatandaşlarıyla toplantı yapmaları yasaklandı. Bu da ağızlarını her açtıklarında dünyanın en ileri demokrasisine sahip olduklarını söyleyenler tarafından... 'Evet' cephesinde konuşacaklara müsamaha etmeyenler, Avrupa'nın ortasında PKK'nın posterleri, pankartları, resim ve sloganlarıyla polis gözetiminde yürüyüş yapmalarına müsaade ettiler. Yetmedi, baktılar ki 'hayır' yetersiz kaldı, o cepheyi tahkim etmek için gazetelerini devreye soktular.
Bunlar katiller, eşkıyalar, darbeciler
Norveç'in, FETÖ'cü subayların sığınma talebini kabul etmesine de tepki gösteren Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
Bunlar siyaseten güç durumda kalmış insanlar değil ki. Bunlar katiller, eşkıyalar, darbeciler. Zaten kendileri de 'Biz bu gruptan olduğumuz için sığınma talep ediyoruz' diyorlar. Yani 'katil sürüsünün içinden olduğumuz için sığınma talep ediyoruz.' Avrupa'nın en demokratik ülkelerinden birisi, kağıt üzerinde... Tersi olsa... Norveç'te darbe teşebbüsü olsa, oraya katılan üç beş tane eşkıya gelip İstanbul, Ankara'ya sığınsa, biz onları alsak ve kabul etsek ne hissederler? Biz de aynı şeyi hissediyoruz. Kabul edilebilir bir şey değildir.
Gazetenin birisi bugün yazmış, 'geri adım atıyorlar.' Geri adım falan atmıyoruz, lafları doğru anlayın. Biz, bunlara faşizm, nazizm benzetmeleri yaparken, bunlara hakaret etmek için söylemiyoruz, Avrupa'nın geleceğinden endişe ettiğimiz için söylüyoruz. Avrupa'da aşırı milliyetçilik, aşırı ırkçılığın faşizme, nazizme dönüşmüş şeklinin ayak sesleri geliyor. Bu, şu anda göçmen düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı ve özellikle Erdoğan düşmanlığı şeklinde tezahür ediyor. Bu, sağlıklı bir durum değil. Bu gerçekten Avrupa'nın demokratik bilincini körelten ve zehirleyen bir durumdur.
Avrupa'da Wilders diye bir adam çıkıyor, 'Bütün camileri yıkalım. Kur'an-ı yakalım, Müslümanların hepsini Avrupa kıtasından atalım' diyor. Adam parlamentoda ikinci parti oluyor. Böyle azgın düşünceler prim yaptığı için, böyle düşünmeyen siyasetçiler de ses çıkarmıyor. Buradan prim yapacaklarını zannediyorlar. Ses çıkarmazlar, bu gidişata dur demezlerse bir kaç sene sonra Avrupa'nın makul siyasetçileri, siyaset yapamazlar, bu artan ırkçılık ve faşizm Avrupa'yı yutan bir büyük dalga şekline dönüşür ve Avrupa kıtası eski karanlık günlerine döner.
Kaynak : Trthaber.com.tr