BELA VE MUSİBETLER

BELA VE MUSİBETLER
İnsan bazen hayatın keşmekeşliği içerisinde kaybolur. Manadan uzaklaşır.başına gelen bela ve musibetlerden, hastalıklardan dert yanar. “Neden bunlarbaşıma geldi? Bunu hak edecek ne yaptım?” diye şikayette bulunur. Rabbinefarkında olmadan isyan eder.

Misafir olduğu dünya hayatında en mükemmeli arar. Hep haz peşinde koşar.Cenneti dünyada yaşayacağını sanır. Ölümün kendisinin çok uzağında olduğunudüşünür. Beyhude çabalar durur. Mutlak mutluluğu bulacağını sanır, aldanır.İradesini nefsin eline bırakır. Ta ki kısa ömür süresi bitene kadar. Geriye dönüpbaktığında ya” elhamdulillah” diye “oh” çeker. Ya da “aldandım, nefsimezulmettim.” diye derinden bir “ah” çeker. Yaratılış amacının farkında olmadanyaşadığı için lezzet diye tattığı zevkler, ileriki zamanlarda ona elem verir.,Ruhunu acıtır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri Hz Eyyüp(a.s.)’ın kıssasının hikmetlerinisıralarken şöyle der. Bilindiği gibi Hz. Eyyüp (a.s.) hastalıkla imtihan edilen birpeygamberdir. Hastalığa karşı göstermiş olduğu sabır ve metanet onu Allahınövgüsüne layık kılmıştır. Hz. Eyyüp (a.s.) hastalanıp yatağa düşer. Vucudukurtlanır. Ta ki, kurtlar onun diline musallat olur. Pek çok yara bere içinde epeymüddet kaldığı halde o hastalığın azım ve mükafatını düşünerek sabır gösteren veAllaha şifa için dahi utanıp el açmayan Eyyüp (a.s.), ne zamanki kurtçuklar dilinemusallat olup zikrine mani oldu. Rabbine iltica ederek "Rabbim zarar banadokundu" diye Rabbinden dilinin iyileşmesi için dua eder. Yüce Allah ona şifaverir. Ve eski halinden eser kalmaz.

Hz. Eyyüb(a.s.)’ın zahiri hastalıklarına karşın bizim kalbi ve ruhihastalıklarımız vardır. İç dışa , dış içe tebdil edilirse belki bizler Hz.Eyyüp(a.s.)'dan daha ziyade hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlenen her bir günah,kafamıza giren her bir şüphe kalbimizde ve ruhumuzda derin yaralar açar. Hz.Eyüb'ün yaraları onun kısa dünya hayatını tehdit ediyordu. Bizim yaralarahretimizi yani ebedi hayatımızı tehdit ediyor. Nasıl ki o güzel nebininyaralarından neşet eden kurtçuklar, onun lisanına hücum ediyorduysa bizim

günahlardan hâsıl olan vesveseler, ihtiraslar, iman mahalli olan kalbimizde yaralaraçıyor, İmanı zedeliyor, kalbi siyahlandıra siyahlandıra katılaştırıp imanıçıkartıyor. Allah muhafaza iman kalesini kaybeden neyi kazanmış olur ki...Aslında insanın başına gelen musibet ve belalar insanın imtihanı için varedilmiş ölçüm araçlarıdır. Bununla rabbimiz salih kullarını, sapıtmışlardan ayırır.Üstad Bediüzzamanın deyimiyle şu üç yönüyle insanın musibet ve hastalıktanşikâyet etme hakkı yoktur.

Birinci yönüyle; yüce Allah insana giydirdiği vücut libasını keser, biçer ibretalınsın diye insanların istifadesine sunar. Yani esmasını, hastalıklar üzerindekullarına gösterir. Şafi ismiyle şifa verir. Kuluna şükrettirir. Rezzak ismiyledoyurur. Övgülerin yalnızca kendisine yapılmasını ister.İkinci yönüyle; hastalık ve musibetler dünya hayatının imtihan süreçleridir.İmtihan hayatında hizmetler vardır zorluklar vardır. Burası mükâfat yerideğildir. Çekilen sıkıntı ve eziyetlerin mukabilinde, kul salih kimse ise çektiğisıkıntıların karşılığında kat kat mükâfat görecektir. Belki çektiği bir saatliksıkıntı, bir gün ibadet hükmüne geçer. Günahlarına kefaret olmuş olur. Ahiretazığını ziyadeleştirir. Bu durumda hastalık külfet değil nimet olmuş olur ki bunada şükredilir. Şikâyet edilmez.

Üçüncü yönüyle; insan bela, hastalık ve musibetlerle pişer, olgunlaşır, kemaleerer. Acziyetini görür. Rabbinin yüceliğine boyun eğer. Kendisinin muhtaç ikenAllahın ihtiyaçları giderdiğini yaşayarak anlar, kulluğun bilincine varır. Nitekimzahmet ve meşakkat anlarında Allah daha çok hatırlanır. İbadet ve taat artar. Buanlamda Allah’ı hatırlatması babında başa gelen musibet ve hastalıklar kul içinYüce Allahın bir ihtarı, belki de bir iltifatıdır. Bu sebepten şekva etmek değil,şükür etmek gerekir.

O zaman gelin hep beraber üstadın deyimiyle Elhamdulillahı Ala kulli Hal (Herdurumda Allaha hamd olsun) diyelim. Keder ve üzüntüden kurtulalım.

Medeni GÜNEREğitimci