BİR HİKAYE BİR TEBESSÜM

Beyazıt Bestami hazretleri Allahın veli kullarındandır.Bir gün şöyle anlatır.

-Benim zamanımda binlerce âlim, zahit, veli insanlar vardı. Çoğu da ibadet riyazet ve kalbi ilimlerde zirve noktasındaydılar.

Bir gün bir rüya gördüm. Rüyamda evliyaların bile hürmet ettiği bir demirciyi gördüm. Onun makamı karşısında veli kullar bile saygı duyuyorlar ve ona gıpta ediyorlardı. Uyandım ve rüyamda gördüğüm bu demirciyi merak ettim. Acaba onu bu makam yükselten neydi öğrenmek istedim Onu aramaya koyuldum. Nihayet onu Bağdat Çarşısında buldum. Örsün üstünde demiri dövüyordu. Dumandan üstü başı kapkara olmuştu. Bir yabancı gibi selam verdim. Ona beni misafir olarak kabul edip etmeyeceğini söyledim. O da Allah'ın misafirlerine kapımız daim açıktır diyerek beni kabul etti. Üç gün boyunca evinde misafir kaldım. Acaba hangi ibadetleri yapıyor da Allahın dostluğuna ulaşmış diye öğrenmeye çalıştım. Ancak herhangi bir gariplik bulamadım. Herkes gibi namazlarını kılıyor işine gidip geliyor. Helalinden çocuklarına yediriyordu. Okuma yazması bile olmayan bu adam da fazladan bir ibadet ve riyazet görmedim. Ona sordum;

- Hayatın hep böyle mi geçiyor?

-Evet, böyle dedi. Yalnız bir derdim var ki hiç sorma ona bir türlü çare bulamıyorum dedi.

-Hayırdir? Ne derdin var? Diye sordum.

Bana dedi ki:

      -Ben şu Müslümanların haline bakıyorum ve çok üzülüyorum. Dünyanın geçici zevklerine dalıp Allah'ı unutuyorlar. Günah bataklığına dalıyorlar. Düşmanlarına karşı zelil oluyorlar. Ahirette ne olacak onların hali diye kendimi yedim bitirdim diye hüngür hüngür ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. O vakit içimden;

   'İşin sırrı burada galiba. Bu demirci çoktan nefsinden vazgeçmiş ümmetin dertlerini kendine dert etmiş. Müslümanların derdiyle, yanmış kül olmuş ibadet olarak bu ona yeter. Onu Allahın dostu kılan sır buymuş' dedim. Helallik İsteyip oradan ayrıldım.

         Kıssadan hisse;

         Nefis insanın gözünü kör eder. Dünya bir imtihandır. Her ferde? Her mümine? Müslüman, içindeki benlik putunu kırmalı ki kulluğun ve imanın tadına varabilsin. Nefsi arzularını ayakları altına alabilmeli ki hayvani cesedinden çıkıp ruhi yüceliğe erişebilsin. Kardeşliğimizin birlik ve beraberliğimizin hamuru Allah için sevmektir. Allah için sevmek kendin için sevmekten vazgeçmektir. İman duvarının harcı iyi yoğrulursa şeytana yol vermez. İman kalesi daha çok tahkim olur.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) insanlara tebliğ vazifesini yaparken şu bir misal getirir.

         "Benim ve sizin durumunuz; ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve kelebekler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz." (Müslim, tırmizi)

         Görüldüğü gibi peygamber efendimiz  ümmeti için çok çaba sarf etmiş. Bu dertle dertlenmiş. Bir insanı kazanmak için bazen bir vadi dolusu deve, keçi, koyun sürüsünden vazgeçmiş. Bazen kendini taşlayacak kadar alçalan taif halkına bile merhamet ederek  hidayet edilmeleri için Allah'a dua etmiştir. Çoğu zaman en yakınlarının eziyetlerine, belki hakikatı görürler diye sabır göstermiştir.

Hatta bundan dolayı Rabbimiz kuranı keriminde peygamber efendimizin bu hali için şöyle buyurmaktadır.

         "Ey Muhammed! Mü'min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin" (Şuara 3)

         Allah bizleri peygamber ve Allah dostlarının yolundan ayırmasın. Allaha emanet olun.