BİR İBRAHİM DESTANI: KÂBE
BİR İBRAHİM DESTANI:KÂBE
İslam'ın sayısız tılsımlı hakikatlerinden biridir Kâbe? İslam'ın zulmün karşısındaki devrimci duruşunun en güzel ve enteresan bir ifadesidir Kâbe. Kâbe'nin kûdsiyeti, tarihin içinde gizlediği gerçekleri taşımasından gelir. Bu tanımlamalar Hz.Adem'in yeryüzüne inmesiyle başlar. Fani olan Adem tevhid ve adalet misyonunu bu taşların arasına harç yapar. Her bir taş İslam'ın bir değeridir adeta. Adalet, iman, onur, tevekkül, dua, aşk, fedakarlık? Bütün değerlerin menbaıdır yani. Bu mana olmazsa Allah burayı kendi evi olarak kabul eder miydi hiç? Fani olan Adem'in baki olan mesajı gizlidir Kabe'nin alfabesinde. Zamanla bu mesaj silinmiştir insanoğlunun zihninden. Kâbe'nin taşları daha doğrusu taşıdığı değerler tek tek infaza uğramıştır toplum tarafından. İnsanî değerlerin; şirk, kibir, enaniyet, şehvet, kölelik ile olan savaşında yenilgiye uğradığını görüyoruz. Hakikat inzivaya çekilmiştir insanların bu kara dünyalarından. Sonsuza dek mi?
Hayır! Ta ki İbrahim isminde biri gelinceye kadar. Adeta iman ve şirk arasındaki savaşın seyri değişmiştir bu zatın gelmesiyle. Şirkin devletleşmiş şekline bir isyandı Hz.İbrahim'in misyonu. Bakışı tefekkürdü İbrahim'in. Toplum ve tabiat üzerinde irfanî bir düşünüş. Nazarlarını putlar için köleleştirenlerin anlayamayacağı bir bakış. Konuşması vahyin ince esaslarını içeriyordu. Şehvet ve şöhret sarhoşlarının ayılması içindi konuşması? Ve sıra İbrahim'in baltasında? Elindeki balta ebediyen susan ve susacak olan taştan putlara inmiyordu sadece. Zihnini muktedirlerin lezzetli sofralarında kaybedenler için bir uyandırma idi aynı zamanda. Hz.İbrahim'in bu engin hizmetine toplumun cevabı ne oldu? Tevhid binasının azimli işçisi İbrahim için alevleri gökyüzüne ufuk olacak bir ateş hazırlandı. Aman ya Rabbi! Yoksa o tefekkürî bakış, vahyî sesleniş tevhid işçisi yanacak mıydı? Hz.İbrahim zaten cehaletin şirkle körüklenmiş ateşinde yanmamış mıydı? Ne önemi vardı bu kızıl alevlerin? Bununla kalbinden ziyade sadece bedeni yanacaktı? Ama dur! Ateşin sahibi izin vermedi İbrahim'in yanmasına. Ve İbrahim kurtuldu. Sadece İbrahim mi? Hayır? Cehalet ve şirk ateşinde olan toplum da kurtuldu bununla. İbrahim'i yak(a)mayan ateşin mesajını insanlar anlamıştı.
Toplum sınavından geçen İbrahim'in eşi ve oğlu ile imtihanı? Emir şu ''Ey İbrahim! Eşin Hacer ile oğlun İsmail'i şu şehre götür.'' İbrahim nerede? Kudüs civarında. Peki götürülmesi istenen yer neresi? Mekke. Kudüs'ün yeşillik ve bolluğundan Mekke'nin kurak ve susuzluğuna yolculuk. Sabır ve teslimiyet parantezinde bir hayat yaşayan İbrahim'den yine sadakat örneği. Rabbine karşı bir sadakat. Ve emir yerine getirilir.
Hacer ve İsmail'in susuz ve kimsesiz(!) olan bu yer ile mücadelesi başlar. Hacer'in tevekkülü tarihin unutamadığı bir ibadet. Oğlunu bir yere bırakır ve tevekkül eder. Sonra su veya kervan bulabilmek için Safa tepesine çıkar oradan da Merve tepesine. Yedi defa gelir gider bu iki tepe arasında. Sonuç? Hacer, oğlunu bırakıp tevekkül ettiği yere ümitsiz bir şekilde döner. Ama; üzgün bir yüz ifadesinin yerini alan sevinç gözyaşları aynı anda İsmail'in ayağının altında çıkan suya ortak olur. Yeryüzündeki nimetlerin gıpta ettiği bu su zemzem adını alır o an. Zem zem. Aşk ibriğinden akan zemzem bir Hacer felsefesidir artık. Hz.Hacer'in yaşam şeridinin ibadet libasını giyip sa'y ismini alan bu faaliyeti her vakit hacılar tarafından yerine getirilmekte. Bu sa'y ile çalışmanın, aramanın, hareket etmenin tevekkül ile kazandığı mana ders veriliyordu.
İbrahim de özlemişti eşini ve oğlunu. Ziyaret için yola çıkar. Manzara çok enteresan. İbrahim en son geldiğinde eşini ve oğlunu buraya bırakıp, kuraklık ve yalnızlıktan başka bir şeye tanıklık etmemişti. Ama; şimdi burası bir şehir olmuş adeta. İbrahim'in gördükleri vahye teslimiyetin bir bereketiydi. Daha sonra eşini ve oğlunu da bulur. İbrahim 'Oğlunu kurban et!' şeklindeki adağını ailesi ile paylaşır. Ve önceden söz verdiği bu adağı Allah'ın kendisine hatırlattığını söyler. Ve İbrahim İsmail'in teslimiyeti ile bu imtihanında da başarılı olur.
Tarih bir iman felsefesinin inceliklerini taşıyan İbrahim'in hayatını unutacak mıydı? Hakîm olan Allah buna müsaade eder miydi hiç? Allah dünyada kaybolan değerleri İbrahim ve ailesi ile yeşertti. Ve kaybolan evini de İbrahim ve oğluna inşa ettirdi. Her taşın yerine konmasıyla adeta ölmüş değerler diriliyordu. Adem'in eliyle ilk defa temeli atılan Kâbe İbrahim ve ailesi ile hayat bulmuştu. Haccın her bir rüknünde üçünün tevhid hatırası gizlidir.
Tavaf, haccın aşk provasını andıran bir rüknüdür. Tavaftan sonra namazını Makam-ı İbrahim'de kıl. Sonra da düşün. Düşün bu İbrahim kimdi? Şirkin her türlüsünü iman baltası ile yıkan İbrahim'i hatırla. Ardından tağutların ve şeytanî ideolojilerin yıkılması gerektiğini düşün. Makam- İbrahim'de iken modern nemrutların zulmünü yok edecek vahyin tılsımlarını fısılda. Ve Hz.İbrahim'in teslimiyet ve sabrından güç al.
Kâbe'nin Hicr-i İsmail bölümü ise bambaşka. 'İslam nedir' diyenlere tek cevapla 'Hicr-i İsmail' dense bence yanlış olmaz. Hicr-i İsmail'i önemli kılan şey orada kimin yattığı sorusunda gizli. Hicr-i İsmail'de Hz.Hacer'in naaşı var. Merhum Ali Şeriati Hz.Hacer'in kimliğine dikkatleri çekerek Hicr-i İsmail'in önemi üzerinde durur. Hacılar Hicr-i İsmail'i de Kâbe ile beraber tavaf ederler. Hicr-i İsmail'siz bir tavaf kabul edilmiyor.
Peki kim bu Hacer? Hz.Hacer'in üç kimliği önemli. Hacer İbrahim ile evlenmeden önce köle idi. Rivayetler Hacer'in siyahî olduğunu söylüyor. Ve aynı zamanda kadın. Kısacası Hz.Hacer'in kimliği siyahî kadın bir köledir.
Tarih boyunca köleler hep dışlanmıştır. İnsanlık dışı muamele ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu zulümler kölelerin ekonomik zayıflığından dolayı idi. Bununla beraber siyahi insanlar beyazlardan hep zulüm görmüştür. Bu da etnik olarak küçük düşürülme idi. Medeniyette taklidi farz(!) olarak görülen Amerika'nın yakın tarihinde yaşananlar söylediklerimize en büyük şahittir. Malcolm X gibi zatlar bu zihniyetle mücadele etmişlerdir. Ve son olarak kadın kimliği. Kadınlar ya zulüm edilerek hakları verilmemiş ya da şehvet oyuncağı haline getirilerek başka taraflara sürüklenmiş. Bu da cinsiyet üzerinden bir zulümdü.
Allah(c.c.) Hz.Hacer'i evine misafir kabul ederek insanların mülk, etnik ve cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmalarını istiyordu. Sosyalizm-kapitalizm, faşizm-milliyetçilik, feminizm felsefesi üzerinden herhangi bir başarı elde edemeyenleri İslam felsefesinin yattığı yer olan Hicr-i İsmail'e davet ediyorum. Vahye alternatif getirdikleri ideolojilerden arınarak Kâbe'yi doğru okuyup anlamlandırmak lazım. Kurtuluş Hz.İbrahim ve ailesinin yaşam öyküsü ile inşa edilen Kâbe'dedir.