BİR YİĞİDİN ARDINDAN

Demek ki yaşanabiliyormuş. Demek ki sadece kitaplarda kalmıyormuş. Görüldü ki, islamın insanı inşa ettiği ve güzel ahlak ile süslediği elbisesi, teorikte kalmadığı gibi pratikte de giyilebiliyormuş.

            Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz, İslami kişiliğin sosyal hayatta görülmesi ve teoriden pratiğe aktarılan, insanı kamil  ve ahlaklı insan örneklemelerinden bahsediyorum. Bazıları 1400 sene önce yaşanmış, eskide kalmış, ömrünü tamamlamış deyip de her platformda saldırdığı İslami ve kuran'i yaşam modelinin günümüzde yaşanamayacağını iddia etseler bile, hamd olsun ki çağları aşıp günümüze kadar ulaşan, bu yüce ahlaki değerleri, temsil eden şahsiyetler ve adam gibi adamlar vardır ve var olmaya devam edeceklerdir inşaallah.


            İşte Mehmet Yavuz (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) kardeşimiz de bu islami hayat modelini, şahsında gösterebilmiş kur'anın beyan buyurduğu güzel ahlakı yaşamaya çalışmış, teoriden pratiğe aktarabilmiş güzel kardeşlerimizden biri oldu. Allah mükafatını artırsın

        

     Modern dünyanın şu pürsümüş ve kokuşmuş yaşam aralıklarında,  egoizmin insanları kasıp kavurduğu bu zamanda islamın fedekarlık, doğru sözlülük, ahde vefa, kardeşlik, içten samimiyet, sabır ve mücadele gibi erdemlerini gösterebilmiş bir çok İslami şahsiyetlerden biri oldu. Biz buna şahidiz. Görünen o ki düşmanları da buna şahittir. Eğer ki düşmanlarınız dahi gıyabınızda doğruluğunuzdan ve dürüstlüğünüzden etkilenip bunu itiraf edebiliyorsa siz gerçekten geriye bir eser bırakmışsınız demektir. Bıraktığınız eser, yazılan çizilen kitaplardan daha etkilidir emin olun.,

            

Tarihi kaynaklar; İslam tebliğinin Çin'e, Hindistan'a nasıl ulaştığı konusunda şu tespitlerde bulunurlar. Buralarda islamın ulaşması ve yayılması çoğunlukla müslüman tacirler sayesinde olmuştur. Müslüman tüccarlar islamın doğduğu topraklardan binlerce kilometre ötede bulunan bu memleketlere sadece hurma ve ipek götürmemişler, beraberlerinde islamın doğruluk, sözünde durma, aldatmama, tevazu ve güzel ahlakını da götürmüşler. Her ne kadar dilleri farklı olsa da, pratik hayatta ki bu güzel örnekler insanları etkilemiş ve müslüman olmalarına sebep olmuş.

         

   Nitekim Peygamber efendimiz(a.s.)'ı, öldürmeye kast eden düşmanları da ona Muhammed'ül Emin derlerdi. En özel eşyalarını ona emanet ederlerdi. Güven duydukları bu eşsiz ahlakından etkilenip fevc fevc islama girmişlerdi.

          

      İslamın büyüklüğü ve etkileme gücü bu yaşantıdan gelir. İnsanda meydan getirdiği üstün ahlaktan gelir. Modern toplum, bu yaşantıyı şahsında gösterebilen insanlara özlem duyuyor. Gelişen teknoloji, iletişimdeki büyük aşamalar, internet ve bireysel yaşam eksenli döngü, belki bu şahsiyetlerin yaşam alanını daraltabilir. Ama asla onları bünyesinden silemez.


            İşte bundan dolayı Mehmet Yavuz kardeşimiz değerliydi. Zamanın bütün olumsuzluklarına rağmen, islamın ahlak ve fazilet ilkelerini hayatın her alanında gösterebildi. Ailesine karşı iyi bir baba, dava arkadaşlarına karşı fedakar bir kardeş, topluma karşı kucaklayıcı, zayıf ve yoksullara karşı yufka bir yüreğe sahipti.


            Özlemini çektiği, islamın adalet ve barış misyonunu elinden geldiğince insanlara ulaştırdı. Bıkmadan usanmadan çalıştı. İnandığı davası uğruna çok çileler çekti. Zindanlardan geçti. Ömrünün ahirinde, amansız hastalığa yakalandı. Sabretti. İsyan etmedi. Allah'tan geleni başı ve gözü üstüne kabul etti. Ondan gelen sefaya sevindiği gibi ondan gelen cefaya da razı oldu. Sabırda Eyyüp aleyhisselamı, teslimiyette İbrahim aleyhisselamı örnek almaya çalıştı. Ve bana göre güzel bir ölümle rabbine ulaştı. Allah derecesini artırsın, makamını yüceltsin.  Amacı, insanların iman kalesi içerisinde sulh ve selamete erişmesiydi. Kendi deyimiyle:


"Armanca me her evine ne kuştınu huynu kine" Amacımız barış ve selamettir asla kan ve kin değildir. diyerek aziz islam davasını duyurmaya ve yaşatmaya çalıştı.

            Şu geçici üç günlük dünyada Allah azze ve celle kulundan samimiyet ister ihlas ister. Toplum içerisinde islamı referans alan herkesin iddialarını ispatlamakla mükellef olduklarını belirtmek isterim. İslamın pak u temiz elbisesini giydiğini söyleyenlerin onu kirletmeye hakları yoktur. Kendi şahsiyetlerinde islamın güzel ahlakını çirkin gösterenlerin hem kendi günahlarından hem de onlara bakıp islamdan soğuyanların günahlarından mesuliyetleri vardır.

          

  Bu sebepten, belki de sözden daha çok fiiliyatta yani amelde, canlı örneklerle İslami kişilği göstermemiz çok önemlidir. Mehmet Yavuz kardeşimiz bu İslami ahlakı şahsında gösterdi ve rabbine kavuştu. Allahın izniyle imtihanını alnının akıyla başarıyla tamamladı.

            Şimdi düşünmesi gereken bizleriz. Bizleri nasıl bir ölüm bekliyor? Allah ayaklarımızı kendi dini üzere sabit kılanlardan eylesin.