CAMİLER MÜSLÜMANLARIN İMAN MERKEZLERİDİR

Cami kelimesi Allah'a iman edenlerin, secde edenlerin, Allah'ın hükmüne ve hâkimiyetine hizmet edenlerin bir araya geldikleri yerlerdir. 

 

Camiler, Allah ile birlikte bir başkasına secde edilmeyen yerlerdir. Camilerde bir tek Allah'a secde edilir. Allah'ın gönderdiği şeriat ile birlikte bir başkasının uydurduğu şeriatı kabul edenler, Allah'tan başkasına secde edenlerdir. Rabbimiz uyarıyor: "Şüphesiz mescidler, Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin." (Cin suresi/ 18)

 

Camilerde Firavunlara, Nemrudlara, Karunlara, Tağutlara ve onların kendi heva ve heveslerinden icad ettikleri kanunlara, yasalara geçit yoktur. Çünkü camiler bir tek Allah içindir. Oralarda Allah'ın dini anlatılır ve öğretilir. Camiler asla ve kat'a Allah'tan başkası için yapılamazlar.

 

Müslümanlar, camilerde kendi nefislerini, ailelerini, cemiyet ve devletlerini Allah'ın indirdiği, Rasûlüllah'ın beyan ettiği hükümlerle nasıl idare edeceklerini öğrenirler. İşte Müslümanların siyaseti; kendi nefislerini, ailelerini, cemiyet ve devletlerini Allah'ın indirdiği, Rasulullah'ın beyan ettiği hükümlerle idare etmektir.

 

İslâm'ın ilk dönemlerinde ibadethane için, secde edilen yer anlamına gelen "mescid", Cuma namazı kılınan ve minberi bulunan büyük mescidlere de "cami" denilmiştir. Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadislerinde bu kelimeler söz konusu anlamlarda kullanılmıştır.

 

İslâm'da din ve devlet ayrımı söz konusu olmadığından, Hz. Peygamber (s.a.v.) bir taraftan Müslümanların dinî konuda imamı, rehberi; öbür taraftan da idarî hususlarda onların lideri idi. Mescid-i Nebevî, bir idare merkezi idi. Rasulullah (s.a.v.) Arap kabilelerinin heyetlerini burada kabul eder, onlara dinî konuları anlatır, tavsiyelerde bulunur, Müslümanların idarî işlerine burada bakardı. Aynı şekilde İslâm'ın ilk dönemlerinde cami, adli işlerinin görüldüğü yerdi. Rasulullah (s.a.v.) halkın hukukî meselelerini orada çözerdi. Bu uygulama, müstakil mahkeme binaları yapılıncaya kadar sürmüştür. Hutbede de dinî ve siyasî meseleleri halka anlatır, izah ederdi.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'den sonra, gerek halifeler, gerekse şehirlerin valileri aynı uygulamayı sürdürmüşlerdi. Özellikle idareciler Cuma günleri camide hem Müslümanlara namaz kıldırır, hem de iletilmesini istedikleri konuları halka duyuruyorlardı. Müzakere edilecek meseleler olursa, halkla görüşerek karara bağlarlardı. Bu suretle cami; halkın, idarecisine her türlü istek ve şikâyetlerini rahatça iletebildiği; idarecinin de halkı ile bütünleşebildiği samimi bir zemindir.

 

Camiler, Allah'a yedek ilah tanımayanların toplanma mekânlarıdır. Onları, Allah'ın hükmünün ve hâkimiyetinin fevkinde hüküm ve hâkimiyet türü ve çeşidi kabul etmeyen Müslümanlar imar ederler. Rabbimiz buyuruyor: "Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur." (Tevbe Sûresi/ 18)

 

Allah için yapılmış olan camiler; Müslümanların iman merkezleridir, siyaset mektebleridir, cihad üniversiteleridir, ilim medreseleridir. Cami, İslâm medeniyetinin kalbidir. Müslüman aklın kalesidir.

 

Camide siyaset öğretilmezse, öğrenilmezse, Müslümanlar düşmanlarından idareciler edinmek mecburiyetinde kalırlar. Camilerde siyaset yasaklanınca Müslümanlar kendi dinlerinin gayrisiyle idare olunmaya başladılar. Din dışı idare sistemlerine mahkûm oldular. Müslümanların yeniden diriliş ve direnişlerinin yolu camiden geçiyor.

 

Camilerimizin asıl fonksiyonuna kavuşması dileği ile?