Hipertansiyon organ hasarına neden olmadan belirti vermiyor

15 milyonu bulan hipertansiyon hastalarından 3’te 2’sinin yani yaklaşık 10 milyon kişinin hipertansiyon hastası olduğunu bilmediğini belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Karahan Zor hipertansiyonda erken tanı için düzenli tansiyon kontrolünün önemli olduğunu belirterek “Hipertansiyon vakalarında tedavinin kapsamlı bir şekilde planlanması ve hastanın da yaşam boyu sürecek olan bu plana uyması ve hayat tarzını değiştirmesi gerekiyor. Hipertansiyon, kendi başına öldürücü değildir fakat tedavi edilmediğinde sonuçları öldürücü olabilir” açıklamasında bulundu.

Hipertansiyonun kan damarları içindeki kan basıncının normalden fazla yükselmesi olarak tanımlandığını belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Karahan Zor “Kalp, dokuların canlılığı için gerekli olan kanı vücuda pompalarken ritmik ve periyodik hareketler yapar. Bunlar kasılma ve gevşemelerdir. Kalp kasıldığı sırada kalp boşluğundaki kan atardamar sistemine doğru atılır. Bunun arkasından gevşeme dönemi gelir, bu dönemde kalp tekrar kan ile dolar. Bu işlem periyodik olarak devam eder. Belirli bir anda kanın atardamar duvarlarına yaptığı basınca kan basıncı (tansiyon) diyoruz.Kalbimiz dokuların canlılığı için gerekli olan kanı vücuda kasılma ve gevşeme hareketleri yaparak gönderir. Kalp kasıldığı sırada kalp boşluğundaki kan, atardamar sistemine doğru atılır. Gevşeme hareketinde, kalp yeniden kanla dolar. Bu işlem periyodik olarak devam eder. Belirli bir anda kanın atardamar duvarlarına yaptığı basınç, tansiyon olarak adlandırılır. Kasılma anındaki tansiyona büyük tansiyon, gevşeme anındaki tansiyona ise küçük tansiyon adı verilir. Bu basınç değerleri, gün içindeki hareketlerimize ve duygularımıza göre değişir; değerler bazen alçalır bazen yükselir. Basıncın sürekli olarak yüksek olması yani hipertansiyon bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir” dedi.

Hipertansiyonun sonucu kalp ve damar hastalıkları

Tedavi edilmeyen hipertansiyonun en önemli sonucunun kalp ve damar hastalıkları olduğunu vurgulayan Dr. Ayşegül Karahan Zor “Kan basıncı yeterince kontrol altına alınamadığında ortaya çıkan diğer önemli sonuçlar ise beyin kanaması ve felç, kalp yetersizliği ve kalp krizi, böbrek yetersizliği, görme kaybıdır. Kan basıncı kontrol edilemediği takdirde, yüzde 51 oranında kalp yetersizliğine, yüzde 33 oranında inmeye ve yüzde 21 oranında da kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlere yol açar. Yüksek tansiyon tedavisinin kalp-damar ve böbrek ilişkili yan etkileri azaltma açsından yararlı olduğu ve inme ve kalp hastalığına bağlı ölüm oranlarını azalttığını gösteriyor” şeklinde konuştu.

Hipertansiyon organ hasarına neden olmadan belirti vermiyor

Tüm dünyada yaklaşık 1 milyar kişinin hipertansiyondan etkilendiğinin düşünüldüğünü belirten Dr. Ayşegül Karahan Zor “Ülkemizde yapılan TEKHARF çalışması ve Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği çalışmasına göre ülkemizde yetişkin olarak kabul edilen 18 yaş üzeri popülasyonda görülme sıklığı yüzde 31.8 olup her üç kişiden biri (erkeklerin yüzde 27.5’inde, kadınların yüzde 36.1’inde) yani yaklaşık olarak 15 milyon kişi hipertansiyon hastası. Daha da önemlisi, her 3 kişiden 2’si hipertansiyon hastası olduğunun farkında değil. Çünkü hipertansiyon öyle bir hastalık ki, organ hasarına neden olmadan önce hiçbir belirti vermiyor” dedi. Hipertansiyonu teşhis etmenin tek yönteminin düzenli olarak tansiyon ölçtürmek olduğunu söyleyen Dr. Ayşegül Karahan Zor, ideal tansiyonun 120/80 mmHg ve altındaki değerler olduğunu ve 140/90 mmHg’nın üzerindeki değerlerin hipertansiyon olarak değerlendirildiğini ve bu hastalara etkili beslenmeye yönelik değişiklikler, azalmış tuz alımı, kilo kaybı, ölçülü alkol alımı ve artmış sebze ve meyve tüketiminden oluşan yaşam tarzı değişiklikleri ve daha sık tansiyon takibinin önerildiğini ifade etti.Hipertansiyon tedavisinde hedef, kan basıncının normal değerlere çekilmesi ve kan basıncı yüksekliğine bağlı organ hasarlarının azaltılması. Dr. Ayşegül Karahan Zor, hipertansiyona eşlik eden başka hastalıkların olup olmamasına, kardiyovasküler risk durumuna ve hipertansiyonun yol açtığı hedef organ hasarlarının meydana gelip gelmemesine bağlı olarak değiştiğini söylüyor. Dr. Zor, “Hastanın hiçbir kardiyak risk faktörü yoksa, yani diyabeti, yüksek kolesterolü yoksa, sigara içmiyorsa ve biz bu hastaların tansiyonlarını hafif orta düzeyde yüksek bulduysak bu hastaya ilk etapta yaşam tarzı değişikliklerini öneriyoruz. Bu öneriyi hipertansif hastalarda ilaç tedavisine başlamadan önce başlangıç tedavisi olarak veya ilaç tedavisi alanlarda tedaviye ek olarak yapıyoruz. Önerilerimiz arasında hastalarımızdan öncelikle tuz kısıtlaması yapmasını istiyoruz. Fazla kiloluysa zayıflamasını, düzenli egzersiz yapmasını öneriyoruz. Haftada en az 3 kere olmak üzere 30 dakikalık yürüyüşler yapılması gerekiyor. Hastalarımızın, diyetlerine çok dikkat etmelerini öneriyoruz. Çünkü meyve ve sebzeden ağırlıklı olarak beslendiklerinde, balık tüketimini artırdıklarında, zeytinyağlı yiyecekler ağırlıklı beslendiklerinde (günde 8-10 porsiyon sebze ve meyve, 2-3 porsiyon düşük yağ içerikli besinler ve süt ürünleri, yağ ve kolesterol alımının azaltılması) tansiyonları düşüyor” açıklamasında bulundu.

-Hipertansiyon tedavisi ömür boyu sürer. Bu nedenle ilaçların sürekli olarak kullanılması gerekir. İlaca bağlı bir yan etki geliştiğinde doktora danışarak değiştirilmesi veya bırakılması gerekir.

Hipertansiyonun nedeni bilinmiyor

Hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 90-95’inde herhangi bir neden bulunmadığını, ancak şişmanlık, sigara, kötü beslenme, ailesel yatkınlık gibi risk faktörlerinden söz edilebildiğini vurgulayan Karahan Zor “Bu grup hipertansiyona birincil (primer) hipertansiyon deniyor. Hipertansiyon vakalarının yüzde 5-10’u ise bir başka hastalığa bağlı olarak ‘ikincil’ olarak gelişiyor. Bu hastalıklar; böbrek, endokrin ve doğum kontrol hapları, amfetamin türevi ilaçlar, fazla dozda alınan tiroid hormonları, romatizma tedavisinde kullanılan antienflammatuar ve ağrı kesici ilaçlar, soğuk algınlığı ilaçları, iştah kesiciler ve bazı antidepresanlar kan basıncının yükselmesine neden oluyorlar. Bu ilaçların bırakılması ile kan basıncı normale dönüyor. Sigaranın hipertansiyon üzerinde kısa ve uzun etkileri bulunuyor. Kısa süreli etkileri doğrudan doğruya damarları büzücü etkisiyle ortaya çıkıyor. İçilen her sigara 15 dakika kadar tansiyonu yükseltiyor. Bir diğeri içildiğinde tekrar yükseliyor ve asla normal değerine dönmüyor. Ve gün boyu peş peşe içilen sigaranın zaman içinde aşırı yükselmelere yol açtığı biliniyor” dedi.

Hipertansiyon tedavi edilebilir

Dr. Zor sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastanın hiçbir kardiyak risk faktörü yoksa, yani diyabeti, yüksek kolesterolü yoksa, sigara içmiyorsa ve biz bu hastaların tansiyonlarını hafif orta düzeyde yüksek bulduysak bu hastaya ilk etapta yaşam tarzı değişikliklerini öneriyoruz. Yaşam şekli değişikliğinin kan basıncını ve böylece hipertansiyonu kontrol ettiğine dair oldukça etkili kanıtlar yayınlandı. Bu öneriyi hipertansif hastalarda ilaç tedavisine başlamadan önce başlangıç tedavisi olarak veya ilaç tedavisi alanlarda tedaviye ek olarak yapıyoruz. Önerilerimiz arasında hastalarımızdan öncelikle tuz kısıtlaması yapmasını istiyoruz. (Günde 6 gr. altı olarak öneriliyor) Fazla kiloluysa zayıflamasını ve düzenli egzersiz yapmasını öneriyoruz. Haftada en az 3 kere olmak üzere 30 dakikalık yürüyüşler yapılması gerekiyor. Hastalarımızın, diyetlerine çok dikkat etmelerini öneriyoruz. Çünkü meyve ve sebzeden ağırlıklı olarak beslendiklerinde, balık tüketimini artırdıklarında, zeytinyağlı yiyecekler ağırlıklı beslendiklerinde (günde 8-10 porsiyon sebze ve meyve, 2-3 porsiyon düşük yağ içerikli besinler ve süt ürünleri, yağ ve kolesterol alımının azaltılması) tansiyonları düşüyor.”

Hipertansiyon çocukları da tehdit ediyor

Çocukluk döneminde esansiyel hipertansiyonun nadir görülmekle birlikte günümüzde çocuklarda daha sık görülen bir hastalık haline geldiğine dikkat çeken Dr. Ayşegül Zor Karahan, “Eskiden çocuklarda hipertansiyon gördüğümüz zaman bunun genelde bir başka hastalık nedeniyle ortaya çıktığını düşünürdük ki bunların arasında böbrek fonksiyon bozuklukları, aort koarktasyonu olarak bilinen aort damarının hastalığı ve çocuklardaki birtakım hormonal hastalıklar sayılabilir. Ancak çocukluk ve çocukluk çağında da artık esansiyel hipertansif hastaları görüyoruz. Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi obezite, insulin direnci, kan yağları, hareketsizlik ve kan basıncı arasında direkt bir ilişki olduğu gösteriliyor. Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi obezite, insülin direnci, kan yağları ve kan basıncı arasında direkt bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Çocuklukta kazanılan aşırı kilolar genç erişkinde kardiovasküler riskin önemli bir belirleyicisidir Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi obezite, insülin direnci, kan yağları ve kan basıncı arasında direkt bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Çocuklukta kazanılan aşırı kilolar genç erişkinde kardiovasküler riskin önemli bir belirleyicisidirHipertansif çocuk obez ise zayıflatılmalı ve erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da tuz ve kalori kısıtlaması yapılmalı” açıklamasında bulundu.

Hipertansiyonda doğru bilinen yanlışlar

Yanlış: “Ben yaşlıyım bu yüzden tansiyonumun 14/90 mmHg’nın üzerinde olması normaldir”.

Doğru: Hayır, kronik böbrek yetersizliği ve diyabeti olanlar dışında herkesin tansiyon hedefleri 140/ 90 mmHg ‘nın altı olmalıdır.

Yanlış: “Tansiyon ilaçları böbreğimi çürütüyor”.

Doğru: Tam tersine tansiyon ilacı kullanılmazsa böbrekler hasarlanıyor. Böbrek yetersizliğinin en önemli nedenlerinden biri hipertansiyondur.

Yanlış: “İlaçlar bağımlılık yapıyor ve bir süre sonra etkisi olmuyor. O yüzden uzun süre ilaç kullanmamak lazım”

Doğru: Hipertansiyon ilaçları bağımlılık yapmaz, sürekli olarak kullanılmalıdır.

Yanlış: “Ben ilacımı bıraktım ve tansiyonum normal gidiyor. Artık ilaç almama gerek yok”

Doğru: Çünkü tansiyona bağlı birçok değişiklik uzun süreli ilaç kullanımı ile geriye dönüyor. Ve damarsal değişiklikler meydana gelmeden ilaç başlanan hastalarda ilaç bırakılınca ilk başta bazı hastalarda gerçekten tansiyon yükselmiyor. Ama üç dört ay sonra yeniden yükselmeye başlıyor. Fakat bulgu vermediği için hasta yıllar sonra çok yüksek tansiyonla ve komplikasyonları çıkmış halde geliyor. O yüzden tansiyon geçen bir hastalık değildir.


Kaynak : Trthaber.com.tr