İNANDIĞIN GİBİ YAŞAMAZSAN YAŞADIĞIN GİBİ İNANIRSIN

"İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın" sözü Hz. Ömer'e (r.a.) atfedilir. Kimileride Hz. Mevlana'nın sözü olduğunu söyler. Her kim söylemişse Allah onlardan razı olsun çok güzel tespitte bulunmuşlardır.. Sözün anlatmak istediği anlam çok derindir. Biz Müslümanların hayatındaki iman dönüşümünün gerçekleşmemesini kısaca anlatan veciz bir cümledir. Allah insanoğluna indirdiği ayetlerle ve yol gösteren peygamberlerle ruh ve cesetten mücerred insanoğlunu mükemmeliğe ulaştıracak şekilde bir form sunar.


İlahi vahiy bu mükemmel insanın oluşması için bir eğitim metodu oluşturur. Peygamberlerde (Allahın selamı onların üzerine olsun) vahyin eğitim metodunu pratiğe aktarır. Uygulanabilirliğini kendi şahısları üzerinde gösterir. İnsanın yaratılış fıtratında var olan güzellikler, vahyin ve peygamberin öncülüğünde açığa çıkıp nefsi bastırdığında kuranın deyimiyle "le ked heleknel İnsane fi ahsenül takvim mealen Biz insanı en güzel şekilde yarattık"   anlamındaki insanı kâmil vasfına ulaşır.  Hem kendini hem de etrafını iyi yönde dönüştüren insan olur.  Sözünde doğru olur. Yetimi itip kakmaz, çocuklarına ve ailesine merhamet kanatlarını gerer. Hırsını yener. Sahip olduklarıyla mutlu olur. Hak yemez. Yalandan ateşten kaçar gibi kaçar. Ticaretinde aldatmaz. Vefalı olur. Dostunu yarı yolda bırakmaz. Evini sokağını çevresini temiz tutar. İlime değer verir. Faydalı işlere yönelir. Adeta karanlıklar içinde kendini tüketerek etrafını aydınlatan bir mumu olur. Allah'ın yanında da insanların nazarında da aziz ve kıymetli olur. 


Vahyin dönüştüremediği insan tipolojisinde ise  yine aynı ayetin devamında belirtilen "sümme redednahu esfelessafiline yani  Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik." Mealindeki kötü ve çirkin insan karakteri ortaya çıkar. Çünkü Ruhun güzellikleri nefsin ve kötü arzuların baskıları altında ezilmiştir. Kötüyü ve çirkini isteyen nefsin önü açılmıştır. Bu insan karakteri, bencildir. Hep kendini düşünür. Yaptığı iyiliği karşıdan daha büyük fayda gelecek diye yapar. Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemez. Yalanı sever Ticaretinde aldatandır. Sözünün eri değildir. Çocuklarına karşı ilgisiz ve sevgisizdir. Emanete riayet etmez, güvenilmez, bukalemun gibi ortama göre renk değiştirir ne olduğu belli değildir. Vefa nedir, dostluk nedir bilmez. Kul hakkı, yetim malı umurunda olmaz.


Yukarıda sayılan iyi ve güzel hasletlerle çirkin hasletler insandan insan farklılık gösterebilir. Bazen birkaç güzel haslet yanında birkaç çirkin haslet birada insanda bulunabilir. Ancak görünen o ki güzellikleri içinde tamamen barındıran müslümanların sayısı çokta fazla değildir.

Sadede gelecek olursak imanlarımızda ve inançlarımızda samimi değiliz. İnançlarımızı ve imanımızı kişisel menfi çıkarlarımız için kullanıyoruz. Yeri geldiğinde mangal da kül bırakmıyor ayet ve hadislerle ne kadar bilgi sahibi olduğumuzu çevremize hissettiriyoruz. Ancak uygulamada,  vaaz ve nasihatlerdeki prensipleri uygulamıyoruz. İşte bundan dolayı İnandığımız gibi yaşamıyoruz çoğu zaman yaşadığımız gibi inanıyoruz. İman bizi iyiye güzele dönüştürmüyor. Biz imanı istediğimiz şekliyle anlamaya çalışıyoruz.


İmanımız ve yaşayışımızda samimi olmadığımız için beklediğimiz ilahi yardımı alamıyoruz. Birbirimize düşerek İslam düşmanlarını sevindiriyoruz. Mescidi Aksanın anahtarlarını neredeyse Bir avuç Yahudice teslim ediyoruz.  Bir buçuk milyar İslam dünyasının her tarafı zülüm ve işgal altında ama kılımızı kıpırdatamıyoruz. Üç yüz kişilik bedrin aslanları dünyaya meydan okuyabiliyorken. Milyarı aşan Müslümanlar yüz milyonu bile bulamayan Siyonist çeteye laf edemiyor. Sizce kendimizi sorgulamanın zamanı gelmedi mi?

"SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN DEDİĞİ GİBİ BİZ BU HALLERE NASIL GELDİK"