İSLAM VE EKONOMİ

İslam'ın nasıl bir hukuk yönü varsa aynı şekilde bir iktisat yönü de bulunmaktadır. Bu yüzden Kuran-ı Kerim orta çağ Arap dünyasında moda olan şiir ve edebiyat konusunda nasıl bir mucize örneği verdiyse, 21. Yüzyılın modası olan ekonomi hakkında da öyle bir mucizevî bir model sunmaktadır.


  Teorik olarak İslam'ın ekonomik modelini Kuran ve Sünnet'e dayanarak ortaya koymak yeterli olacaktır. Bütün İslam dünyası ve hatta tüm insanlık kendisine sarılacağı, fayda-zarar dengesine oturan bir ideoloji ve yeni bir ekonomik modelin ortaya konmasını beklemektedirler. İktisatçılar, ekonomi ve iktisat kelimelerinin aynı manaya geldiğini söylerler.  Onun için din ve iktisat, din ve ekonomi ifadeleri arasında anlam bakımından çok büyük bir fark yoktur diyebiliriz.


Sadece din denilecek olursa Yahudilik, Hıristiyanlık, İslamiyet ve diğer dinler akla gelir. Fakat din ve iktisat denildiği zaman ise ilk akla gelen İslam ve ekonomi veya sadece İslam ekonomisi olur. Çünkü diğer dinlerin ekonomik görüşü olmadığı gibi, böyle bir iddia da ileri sürülmemektedir. Mesela Batı dünyasında din felsefesi, din sosyolojisi ve din psikolojisi yanında bir de din ekonomisi diye bir ders bulunmadığı gibi böyle bir unvan, anlam ve başlık da yoktur diyebiliriz. Oysa din insan için olduğuna göre, onun hareket ve davranışları için bir takım esaslar getiren bir kurum olduğuna göre, bütün dinlerin hukuk kuralları bulunduğu gibi, ekonomiye ait kuralları da bulunmalıdır ve vardır.


İslam'ın kendisine mahsus bir hukuk sistemi bulunduğu gibi, bu dinlerin de adını andığımız kendilerine mahsus bir şeriat ve hukukları vardır. İfade ettiğimiz gibi, hukuku bulunan bir dinin ekonomik yönü de mutlaka bulunmalıdır. Burada bir örnek vermek gerekirse hukuktan ziyade ekonomi ile ilgili olan ve hatta liberal ve kapitalist sistemlerin gelir dağılımında sermayenin hakkı olarak gösterilen faizi ele alabiliriz. Çünkü faizi sadece İslam ve Kuran haram kılmamış, Tevrat, İncil ve Zebur gibi bütün kutsal kitaplar faizi yasaklayıp haram kılmışlardır.


Semavi dinlerin ekonomik faaliyetler hakkında bir takım emir, nehiy ve tavsiyeler getirdiği bilinmektedir.  Ancak bunların bir sistem haline getirilmemesi ve müntesiplerinin bu konuda bir faaliyet göstermemesi o dinlerin ekonomi hakkında prensipler getirmediğini, emir, yasak ve tavsiye gibi bir takım esaslar getirmediğini göstermez. Hukuk ilmi, hadise ve olayları adalet ve zulüm açısından incelerken ekonomi ilmi de fayda ve zarar açısından araştırır.  Din ve ahlak ise güzellik ve çirkinlik açısından değerlendirir. İlim de, bir hükmün doğru veya yanlış olup olmadığını bildirir.


Hukuk ve ekonomi ilimleri zamanla dinden ayrılıp müstakil hale gelince birbirinden tamamen kopuk duruma düştüler. Hâlbuki bu beşeri davranışlara farklı açılardan bakış, aslında onların ayrı ayrı şeyler olduğunu göstermez. Mesela fıkıhla yani İslam hukukuyla uğraşan İslam âlimleri dün İslam'ın hukuk yönünü ortaya koydukları gibi bugün de iktisat ilmi ile meşgul olan İslam âlimleri, İslam'ın ekonomik yönünü ortaya çıkarmaya çalışmaktadırlar.


Batılıların öncülüğünde meydana getirilen din sosyolojisi, din felsefesi ve din psikolojisi gibi disiplinlerin yanında bir de din ekonomisi başka bir ifade ile İslam ekonomisi gibi bir alanın keşfedilmesi başka din mensuplarını hayrete düşürmemelidir. Çünkü İslam hukukunun mevcut olduğunu kabul edenler İslam ekonomisinin de olabileceğini kabul etmek ve onu tanımak durumundadırlar.


Selam ve Dua İle