Kardeşimin Öleceğini Anlayınca Bıraktılar
Başta FETÖ olmak üzere devlet içerisindeki "paralel yapılanmalar" tarafından İslami kimlikli kişi ve kurumlara yönelik 2000'li yıllarda başlatılan sürek avının kurbanlarından biri olan Ahmet Şahin'in ailesi, 35 yıllık bir ömrün yaşatılan hukuksuzluklarla nasıl sonlandırıldığını anlattılar.
2001 yılında İstanbul'da gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra müebbet hapis cezasına çaptırılan Batmanlı Ahmet Şahin, cezaevinde yakalandığı hastalığa mide kanseri teşhisi konularak infaz ertelenmesi şartıyla tahliye edilmiş; 2009 yılında Diyarbakır D Tipi Cezaevinden tahliye edilen Ahmet Şahin (35), yaklaşık 3 ay sonra vefat etmişti.
4 erkek çocuk babası Ahmet Şahin'in ailesi, cezaevi idaresi ve doktorunun ihmalleri sonucunda Şahin'in vefat ettiğini ifade ettiler.
Cezaevinde bulunan hasta mahkûmların gündeme gelmesiyle İLKHA'ya konuşan Ahmet Şahin'in ailesi, diğer hasta mahkûmların da Ahmet Şahin gibi ölmeden bir an önce cezaevinden çıkarılmaları gerektiğini belirttiler.
Ahmet Şahin'in ağabeyi Davut Şahin, kardeşinin cezaevindeki ihmaller sonucunda hayatını kaybettiğini söyledi. Davut Şahin, kardeşinin 2001 yılında İstanbul'da İslami hizmetlerinden dolayı tutuklandığını, ağır işkencelere maruz kaldığını ve ömür boyu hapse mahkûm edildiğini belirtti.
Cezaevinden önce hiçbir hastalığı olmayan kardeşi Ahmet'in cezaevinde mide kanserine yakalandığını, 2009 yılında Diyarbakır D Tipi Cezaevinde iken mide kanaması geçirince infaz ertelemesiyle bırakıldığını aktaran Şahin, hastaneye kaldırıldıktan yaklaşık 3 ay sonra kardeşinin vefat ettiğini vurguladı.
"Çok işkenceler yapıldı"
Tetkikler sonucu cezaevinde yeteri kadar tedavi edilmediği ve tedavisine geç kalındığı için kanserin tüm vücuda yayıldığının ortaya çıktığını anlatan Şahin, "Kardeşim Ahmet ile birlikte biz 2001 yılının başlarında cezaevine girdik. Cezaevine girdikten sonra 17 günlük bir işkence süreci geçirdik. İkimize de çok ağır işkenceler yapıldı. Dana sonra Diyarbakır D Tipi'ne gönderildik. Kardeşim Ahmet gayet sağlıklı, güçlü, iri yapılı, sağlam bir yapıya sahipti. Haliyle cezaevinde yaşanan sıkıntılar, stresler insanın bünyesinde olumsuzluklara sebebiyet veriyor. Ahmet cezaevindeyken bir müddet sonra mide hastalığına yakalandı." diye konuştu.
"Hastalığımı anlatıyorum ama doktor ilaç vermekle yetiniyor"
Kardeşi Ahmet'in doktora hastalığının ağırlaştığını söylemesine rağmen doktorun hastaneye sevk etmesi yerine ilaç yazmakla yetindiğini söyleyen Şahin, sözlerine şöyle devam etti:
"Revir doktoruna gidiyordu. Kendisine monoton bir hâl alan bir reçete yazılıyordu. Sonra baktım ki bu ilaçların dozu artırıldı. Hemen hemen her yemekten önce ve sonra ilaç kullanıyordu. Bir kere kendisine 'Kardeşim bu ilaçlarla kendini perişan ettin. Bu ilaçlar ilk etapta seni rahatlatıyorsa da mutlaka bunların yan etkisi olacaktır. Doktora bu ilaçların geçici bir rahatlık verdiğini söyle, seni dışarıda bir hastaneye sevk etsin ve daha ciddi tetkikler yapılsın. Senin bu hastalığına biraz önem verilsin' diyerek doktora bir kaç defa söylemesini istedim. O da bana 'Ağabey anlatıyorum fakat doktor bu ilaçları yazmakla yetiniyor.' dedi."
"Ahmet'in hastalığı ilerledikten sonra onu hastaneye gönderdiler"
Cezaevi yönetiminin kardeşi Ahmet ile ilgilenmediğini vurgulayan Şahin, "Ben tahliye olduktan sonra işittim ki hastalığı daha da ilerlemiş, ağırlaşmış. Kendisine cezaevi yönetiminin neden ilgilenmediği yönündeki sorularımıza, 'Gidip anlatıyorum ama doktor ilaç vermekle yetiniyor.' diye cevap veriyordu. Daha sonra aniden hastaneye kaldırıldığını duyduk. Hastanede yapılan tetkikler neticesinde mide kanserine yakalandığı ortaya çıktı. Bir kaç gün zarfında o hastalığı bütün vücudunu neredeyse sardığını gördük, doktor anladı. Bu hastalık şayet cezaevi ortamında gelişmeseydi, hastanede bulunduğu birkaç gün içinde bu hastalığı vücudun birçok organına yayılması mümkün değildi. Bunun bir öncesi var. Dolayısıyla Ahmet'in hastalığı ilerledikten sonra onu dışarıdaki hastaneye gönderdiler." ifadelerini kullandı.
"Cezaevlerinde garabet zulüm ve haksızlık var"
Cezaevlerinde hasta mahkûmlara yönelik haksızlıkların olduğunu dile getiren Şahin, "Kısa bir müddet tedavi edildikten sonra İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edildi, onu ben götürdüm. Orada tüm birimler ortak kararla Ahmet'in artık bu şekilde cezaevinde kalamayacağını, hastalığının neredeyse son aşamasına geldiğini söylediler. Bir nevi bu hastanın kısa bir süre yaşayabileceği kararına vardılar ve cezaevi idaresi 'İnfazını Durdurma' kararını verdi. 'İnfaz Durdurma' ne demek? Bu hasta dışarıda tedavisini sürdürecek, bir müddet sonra hastalığında bir iyileşme söz konusu olursa tekrar cezaevine girecek ve tedavisini tekrar cezaevi ortamında sürdürecek. Böyle bir garabet, zulüm ve haksızlık var. İnfaz durdurma kararından sonra kardeşim eve gönderildi. İri yapılı kardeşim gün be gün eriyordu. Bu hal üç ay devam etmeden vefat etti." şeklinde konuştu.
"Cezaevi ortamında hastalanan mahkûmlar maalesef önemsenmiyor"
Sözlerinin devamında devletin cezaevindeki mahkûmları gözetmesi gerektiğini kaydeden Şahin, şunları ifade etti:
"Cezaevi ortamında hastalanan mahkûmlar maalesef önemsenmiyor. Yasalara göre bir kişi 'suçlu' olabilir. Cezaevine konulup cezasını çekecek fakat hastalık gibi durumlarda durum farklıdır. Neticede bir insandır, mahkûm da olsa cezaevi idaresine, devlete emanettir. Yasalara göre bir suç işlemiş olabilir ama orada onun geçimini de sağlamak zorundasın, hastalığını tedavi ettirmek de durumundasın. Fakat maalesef özellikle mütedeyyin mahkûmlar için böyle bir durum söz konusu değil. Bu şekilde birkaç mahkûmun hayatını kaybettiğini duyduk. Ahmet hastalanırken şayet dışarıdaki doktorlara gönderilseydi, hastalığı daha vücuduna yayılmadan tedaviye girilseydi belki bu neticeyle karşılaşmazdık."
"Kardeşim ihmalkârlıktan dolayı vefat etti"
Kardeşinin ihmalkârlık ve gerekli tedavinin yapılmamasından dolayı hayatını kaybettiğini belirten Şahin, "Cezaevi ortamının adeta hastalık üreten bir ortamdır. Tedavileri yapılmayınca, uygun ilaçlar, beslenme anlamında uygun gıdalar verilmeyince bunlar da hastalığı artırıcı sebeplerdir. Maalesef kardeşim cezaevi ortamında ilgilenilmediği için hastalık kısa süre içinde vücudunu sardı ve onun vefatına sebebiyet verdi. Gencecik hanımı dul kaldı, 4 tane çocuğu yetim kaldı. Tek suçu İslami bir hayat yaşamaktı. Kardeşim cezaevi idaresinin ihmalkârlığı nedeniyle vefat etti." dedi.
"Halen aynı mağduriyetler devam ediyor"
Günümüzde de halen cezaevlerinde hastalıkları ilerlemiş olan mahkûmların olduğunu söyleyen Şahin, "14 yıldır Türkiye'nin alnı secde gören idareciler tarafından yönetildiğini biliyoruz. Buna rağmen bu anlamda hiçbir iyileşme sağlanmadı. Cezaevi ortamlarında hastalanan mahkûmlarla ilgili bir düzeltmeye, iyileştirmeye gidilmedi, gidilmiyor. Halen aynı mağduriyetler devam ediyor. Kardeşim o şekilde vefat etti. Ailesi, hepimiz mağdur olduk ve çok acılar çektik. Bari bu mağduriyet başka kardeşimizin, fikri zikri ne olursa olsun başka insanların mağdur olmamaları için bir vesile olsun. Hükümetin bunu dikkate almasını istiyoruz. Bu insani bir durumdur." diye belirtti.
"Daha önce ilgilenilmiş olsaydı hastalığı bu kadar ilerlemezdi"
Ahmet Şahin'in eşi Fatma Şahin ise yaşadıkları süreci şöyle özetledi: "İslami hizmetlerinden dolayı 2001 yılında cezaevine girdi. 7-8 sene içerde kaldı. Eşim cezaevinde hastalandı. Cezaevinde onunla ilgilenmediler. Bu yüzden hastalığı ağırlaştı. Eşim cezaevi yönetimine 'Kan kusuyorum, beni hastaneye götürün.' demesine rağmen onu dikkate almadıklarını söylüyordu. Cezaevinden önce eşim hasta değildi, cezaevinde hastalığa yakalandı. Ona çok işkence yapılmıştı ve belki de işkenceden dolayı hastalık kendisine bulaştı. Hastalığından dolayı cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra vefat etti. Cezaevi yönetimi, eşimin durumunun ağırlaştığını gördükten sonra tedavi için onu dışarıya bıraktılar. Daha önce ilgilenilmiş olsaydı hastalığı bu kadar ilerlemezdi." diye konuştu.
"Annem bizleri zor şartlarda büyüttü"
Babasının vefatının ardından annesinin tek başına kendisiyle birlikte üç kardeşini daha büyütmek zorunda kaldığını belirten Ahmet Şahin'in oğlu Hasan Şahin de şunları söyledi: "Babam yakalandığında biz çok küçüktük, babasız büyüdük. Babamdan sonra annem bizleri zor şartlarda büyüttü. Babam cezaevindeyken hastalandı. Hastalığı çok ağır olduğu için cezaevinden bırakıldı. Babam vefat etti, bari şu an cezaevinde olan hasta mahkûmlar ölmeden bırakılsın istiyoruz."