Medeniyetler Çatışması
Şurası muhakkak ki İslam medeniyeti fethettiği topraklara yüzyıllar boyunca barış, huzur ve adalet getirmiştir. İslam medeniyetini tarihten çekip aldığınız zaman dilimleri, insanlığın karanlık çağları olarak addederseniz yanılmış olmazsınız. Risalet döneminde dünya süper güçleri roma ve Sasani İmparatorlukları hakim oldukları topraklara kan ve gözyaşından başka bir şey götürememişlerdir. Hoş Peygamberin zuhurundan önce de durum çok farklı değildi. Romanın insanları köleleştirme ahlakı ve milletleri ezip boyun eğdirmek için uyguladığı vahşi yöntemleri, tarih kitaplarında sıkça görürsünüz. İnşa ettikleri dev arenalarda maç seyreder gibi hoşça vakit geçirmek için insanları vahşi hayvanların önüne atıp canlı canlı parçalanmalarını zevkle seyrederlerdi. Yaptıkları sinema filmlerinde de bu durumu kendileri de itiraf etmektedir.
Maalesef Allah ve ahiret inancının olmadığı bütün zaman dilimleri insanın insana yaptığı zulümler ile doludur. 1200'lü yıllarda Moğolların işgal ettikleri topraklarda da bu mezalimler sürüp gitmiştir. Moğollarda tıpkı diğer insan görünümlü vahşiler gibi zapt ettiği topraklarda canlı insan bırakmamışlardır. Kadın olsun çocuk olsun onlar için fark etmezdi. Kendilerince kuracakları dünya düzeninde kendi kültür ve medeniyetlerini hakim kılmak adına işgal ettikleri topraklarda yaşayan insanların geçmişine dair hiçbir iz kalmamalıydı. Bazen o kadar aşırıya giderlerdi ki kılıçtan geçirdikleri halkın hayvanlarını da öldürürlerdi.
İlahi vahyin özünden kopmuş yahudi ve hiristiyan dünyasında da buna benzer zulümlerin ardı arkası kesilmezdi. Sadece Allah bir dedikleri için ve Hazreti İsa'yı haşa Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmeyen nice hiristiyan, kilise tarafından giyotinlere gönderilirdi. Bir kilise mahkemesi olan Engizisyon mahkemelerinde ölüme mahkûm edilenlerin sayısının milyonlarla ifade edildiği sır değildir.
Miladi 1200 ile 1300 yılları arasında insanlıktan nasibini alamamış ve hiçbir insani onur ve haysiyet gözetmeyen bu merhamet yoksunu Moğollar ve haçlılar zayıflamış İslam medeniyetine dört bir koldan saldırdılar. Her tarafı yağmaladılar. Şehirleri viraneye çevirdiler, ilim ve irfan yuvalarını yaktılar. İslam'ın inşa ettiği medeniyetin temellerini yıkmak için koca koca ordular kurdular. Mısır, Bağdat, Şam, Beyrut, Anadolu, Yemen, Musul, Halep onların işgaline ve zulümlerine uğradı.
Bu günlerimiz o günlere ne kadar da çok benziyor. Aynı zihniyet aynı kafa yapısı tıpkı 1300' lü yılardaki gibi İslam dünyası üzerine çullanmış ve sırtlanlar gibi bu toprakları parçalamak için saldırıyorlar.
İslamı tümden yok edip bir daha ayağa kalkamayacak bir şekilde silmek süpürmek istiyorlar. Dava aynı dava mücadele aynı mücadeledir. Tarihte olduğu gibi günümüzde de İslam ile gayrı islamın savaşı devam etmektedir. Batı zihniyetinin korktuğu ve tehlikeli gördüğü ne komünizmdir. Ne Hinduizm ne Budizm ne de herhangi bir beşeri ideolojidir. Onların korktuğu islamdır ve İslamın kültürel medeniyeti ile imar ve inşa edici misyonudur.
Bugün Siyonistlerin Kudusu fütursuzca işgal etmeleri Şamı ve Bağdatı harabeye çevirmeleri Kahireyi esir almaları korktukları İslam medeniyetini bitirme adımlarıdır. Bununla yetineceklerini de hiç zannetmiyorum. Hiçbir kutsalı hiçbir insan hakkını dikkate almayan bu vahşi düşünce elbette ki uzun süre yaşayamayacaktır. Nasıl ki kıtaları zulümle gasp eden Moğollar bir asırdan fazla yaşayamadığı gibi. Şaşaalı Büyük Romanın İslam ordularına karşı koyamadığı gibi. Savaşçı olmaları ile ünlü Perslerin köle dedikleri İslam ordularına mağlup olmaları gibi.
Biz Müslümanlar olarak her şeyden önce özgüvenimizi tekrar kazanabilmeliyiz. İnşa ettiğimiz medeniyetlerden ilham alarak tekrar yapabiliriz diyebilmeliyiz. Sinmiş ve itilmiş hüviyetimizden sıyrılıp izzetli ve onurlu karakterimize dönmeliyiz. Allahın ipi etrafında tüm farklılıklarımızı bir kenara koyup yekvücut olabilmeliyiz.
Rabbimiz yine bizlere rahmetini indirip Mübarek Kudüs etrafında bizleri bir araya getirdi. Gönüllerimizi birbirimize ısındırdı. Aklımızı başımıza devşirdi. Küfrün kara yüzünü bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
O halde ilahi aşkın piri Mewlana'nın dediği gibi, her ne isen gel diyelim tüm kardeşlerimize ve kalbinde insanlık namına değer taşıyan herkese. Ne olursan ol deyip gönül kapımızı açalım Bu asırda tarihe bir kez daha not düşelim.