ZULMÜN KİBRİNE DOKUNMAK: ŞEYH SAİD

Tarık Minak

Tarih; uzun, karanlık, sessiz,                            

suskun ve kederli bir kabristandır.

(Ali Şeriati)

 

Beklemek, acının serpildiği toplumlar için en anlamsız kelimedir. Sabır; kıyam, hareket ve eylemde bulunanların başvurduğu fiilî bir oruçtur. Mazi zindanında atalarının gayr-ı resmî feryatlarını unutan modern nesil kaçamak lügatî kelimeler peşinde. Tarih, ideolojik yamalar yapılarak speküle edilmiş bir maske. Modern nesil ise hayasız bir şekilde bu maskeyi zihnine geçiren bir korkak.

 

            Hz.Hüseyin'i, Hz. Adem'in varisi diye tanıtır Ali Şeriati. Kerbela Hz.Adem'in varisi için hem bir facia hem de bir hüsran olur. Yezid, şeytanî sahnenin koruyucusu. Artık Hüseyin'in de bir varisi var: Şeyh Said. Dağkapı meydanı: Kürdistan'ın kerbelası. Kemalist hegemonya ise modern zamanın Yezid'i.

 

            Küfre karşı imanı, şahsiyetsizliğe karşı onuru, zulme karşı adaleti üstlenmişti Hüseyin'in varisi. İlmi ile çok cihad etmişti alim Said. İslam mistik ilmi zindanlarda kalmamalıydı. İslam'ın teorik yönü olan ilim artık pratik sahada cihad adıyla yerini almalıydı. Nitekim imana tecavüz edildiğinde ilim ne işe yarardı ki? Bakınız Orta Çağın mistik Hristiyanlık düşüncesine...

 

            Seküler-liberal bataklıkta kokuşmuş kapitalizmin habis suyunun içindeki şeytanların uğultuları ile başladı Yakın Çağ. Bu sesi iman frekansına sahip gönüller kabul etmedi. Ne yazık ki asabi avam bu sesin kirliliğini anlayamayacaktı. İşte bu emperyal anlayışa karşı Cemaleddin Afgani bir direniş başlatmayı düşündü. Toplum anlamaktan ziyade iftira attı bu devrimciye. Şeyh Said, kültürel emperyalizmin İslam topraklarındaki denenmelere karşı Cemaleddin Afgani'den sonra ses çıkaran ilk mücahiddi.

 

            Kemalizm İslamî bir düşünme ve yaşamaya karşı savaş açtı. İslam'ın baki kutsallarına karşı kendi fena ve fani kutsallarını üretti. İnsanların dinî ve millî değerlerini alt üst etmeyi planlayan bir ideoloji idi Kemalizm. İşte bu sahtekâr anlayışa karşı ilk tepki Şêx Seid'den geldi. Şeyh Said'in bu ideolojiye karşı mücadelesi Batı'ya da karşıydı aynı zamanda. Çünkü; Kemalizm ithal bir yapı idi. Kemalizm Batılı tağutların beşiğinde yetişmiş şeytanî bir ideolojiydi kısacası. Cennet'in mistik inziva mağaralarında değil kılıçların gölgesi altında kazanıldığını iyi biliyordu Şeyh. Küfrî rejimle musalaha eden alimin ulema-i su' merkebine benzetildiğini de okumuştu Şeyh kitaplarda. İşte bahsimiz olan Said böyle bir şeyh idi. Şeyh Said, dönemin koşullarından dolayı en büyük ibadet olan cihadı tercih etti. O bu fiili ile aynı zamanda insanları dinî ninniler ile uyutan, tutucu görüşlere sahip şeyhlere de iyi bir cihad dersi veriyordu bence! Ve sonuç olarak Şeyh şehid oldu. Daha doğrusu Şehidüzzaman...

 

            "Ben idaresi altındaki memlekette içkiyi yasaklayıp, kendi sarayında içki içen adama biat etmem." Siyasal ahlaksızlığın çelişki yumağına söylenen bu hakikat Seyyid Haşim Efendi'ye aittir. Seyyid Haşim Efendi Şeyh Said'in dedelerindendir. Tarihî süreci paradokslarla dolu olan Osmalı saray elemanlarından 4.Murat'a karşı dile getirmiştir bu söylemi. Kemalist darbeyi kabullenmeyip karşı çıkan Şeyh Said gibi, dedelerinden olan Seyyid Haşim Efendi de söylemleri İslamî, yaşantısı ise ahlaksızlık olan 4.Murat'a kıyam etmiştir. Ve idam edildi O da torunu gibi. Osmanlı ve Kemalizm tarihlerinin kesişim noktasını hiç şüphesiz Kürtlere karşı besledikleri tutum şekillendiriyor. Biri kanlı yani astığım astık diğeri ise kurnaz kardeşlik dürtüsü ile politikasını meydana getiriyor. Kardeşlik edebiyatının tutmadığı yerlerde ise kanlı kılıç fetvaları devreye giriyordu. 

 

Zahir kemalist kalıbını kırıp onun içsel proğramı ile çalışan günümüz idarecilerinin neo-osmanlıcı perspektifli politik ataklarının da Kürtler konusundaki tutumlarının değiştiğini söylemek oldukça zor. Osmanlı'dan aldıkları kardeşlik edebiyatının prim yapmadığını gördüklerinde bu sefer de şeyhülislamların kanlı fetvaları ile meşruiyet bulmaya çalışıyorlar. Bu da olmazsa kemalist hocalarının toptan yok etme politikasına sarılıyorlar. Son 4-5 yılı incelediğimizde Kürtler için yapmaya çalıştıkları bu tablodan farklı bir şey mi? Halkın özellikle, Muaviye'nin Yeşil Sarayı ile başlayıp Osmanlı sarayları ile devam eden bu serancımı iyi okumaları lazım. Milletin, saray ehlinin yaşantı ve söylem arasındaki uçurumu görüp samimiyet derecelerini sorgulamaları lazım. Kapitalizmin lüks-konfor hayatını yaşayıp halka iktisad dersi vermek ve düşünsel noktada da muhafazakârlığı benimseyip halkı tarihsel efsanelerin övücü sahneleri ile kandırmak ve bunu bir kibir tahtında kurulup akı(tı)lan kanlara meşruiyet cümleleri savurarak konuşmak hiçbir ahlakî öğretinin kabul sınırına alamıyacağı bir durum. Bu anlayış bizden biat alamamış ve alamaz da.

 

            Hz.Hüseyin Hz.Adem'in varisi idi. Tüm insanî değerler Adem ile başladı. Hüseyin nihayi olarak bozulan bu değerleri emr-i bil ma'ruf nehy-i anil münker düsturunca diriltmek için kıyam etti. Şehidüzzaman Şêx Seid de Hüseyin'in varisi idi. O da modernizm kılıfı geçirilmiş tağutî bir ideolojiye karşı cihadı başlattı. Ve Dağkapı meydanında idam edildi. İslamî ve insanî değerleri diriltmek amacı bir kez daha engellendi. Yezid bir kez daha kazandı. . .Yezid yine mazlum halkın karşısında zafer sarhoşluğu hayalleri peşinde. . 

.

            Ölen her kuşak kendisinden sonra gelen kuşağın zihin dünyasında yeniden dirilir aslında. Tarih bu mahşerin yazıcı melekleridir. Mazinin saraylarında yaşanan tutkular ve bu anlayışa savaş açan kimlikler dirilir teker teker zihnimizde. Ve bu idea savaş meydanında tarafımızı belirleriz. Tarafımızı. Yani; acılarımızı, gerçeklerimizi, isteklerimizi ve misyonumuzu. Sonra zihinsel bu tecrübeden sonra gerçek olan meydana çıkarız. Ve burada da bir tarafta yer alır, geleceğe bir bilinç savaşımın tecrübeleri aktarılır. Onun için hiç kimse önemsiz ve sorumsuz değildir bu dünyada ve bu ânda. . .

                                                  (Tavsiye kitap: Bütün Yönleri ile Şeyh Said ? İbrahim Sediyani)

                                                                                                 TARIK  MİNAK