Bir Olmazsak Kanımızı Akıtarak Para Kazanmaya Devam Edecekler
Partisinin Batman'da düzenlemiş olduğu iftar programına katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Batman Belediyesinin 'Ramazan Şenlikleri' adı altında düzenlemiş olduğu etkinliklere tepki gösteren Yapıcıoğlu, "Mübarek bir rahmet ikliminde bizi değiştirmesi beklenen bir ibadet ayındayız. Lakin Ramazan toplumu yeterince değiştirmesin diye uğraşan insanlar da var. Bunlar da Ramazanı değiştirmeye çalışıyorlar. Batman'a dün geldim, şehrin en merkezi yerinde Ramazan'ı değiştirme etkinliklerinden bir tanesinin tertiplendiğine şahit olan kardeşlerimden bilgiler aldım. Ramazan sanki bir ibadet, tilavet, Kur'an ayı değil de, bir eğlence ayıymış gibi Türkiye'nin farklı yerlerinde olduğu gibi burada da eğlenceler tertiplenmeye başlanmış. Bu acı verici bir durum. İftar etmek için bir lokma ekmek, bir yudum su bulamayan insanların olduğu bir zaman dilimindeyiz. Savaşların bu dünyayı cehenneme çevirdiği bir süreçten geçiyoruz. Dünya çalkalanıyor ama birileri 'vur patlasın, çal oynasın' modunda." dedi.
Geçtiğimiz günlerde Kozluk ilçesinde yola döşenen el yapımı patlayıcının sivil bir aracın yoldan geçişi sırasında patlatılması sonucu bir kişinin hayatını kaybettiği ve bir kişinin de yaralandığı saldırıya değinen Yapıcıoğlu, "Ramazan arefesinde Kozluk'ta patlayan bir bomba ve yeni bir can kaybı yaşandı. Geride 7 yetim kaldı. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluş olan bu ay bitmeden, bu dünyası cehenneme dönmüş olan insanların bu dünyadaki cehennemden de kurtulmalarını temenni ediyorum." diye konuştu.
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yapıcıoğlu, önemli açıklamalarda bulundu.
"Dünyanın dört bir tarafında savaş çıkartıp, savaşları kışkırtıp daha çok silah satmak istiyorlar"
ABD'nin Suudi Arabistan'la yaptığı silah anlaşmasıyla ilgili sorulan soru üzerine Yapıcıoğlu, şunları söyledi: "Amerika malumunuz dünyanın en fazla silah satan ülkesi. BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi var. Bunlardan 4 tanesi en çok silah satan ilk beşin içerisinde. İlk beşin içinde Güvenlik Konseyi üyesi olmayan sadece Almanya var. Bunlar güya dünyanın güvenliğini temin edecek olan ülkeler, güvenlik bunlardan sorulur ama en fazla silahı üretip dünyaya pazarlayanlar da bunlar. Şüphesiz bunlar bu silahları dünya daha güvenilir bir yer olsun diye üretip pazarlamıyorlar. Caydırıcı olmak için de silahlanılır ama bu ülkeler, dünyanın dört bir tarafında savaş çıkartıp, savaşları kışkırtıp daha çok silah satmak istiyorlar."
Şimdilerde ise Körfez ülkelerine silah satmayı planladıklarına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Onların Ortadoğu dediği bizim İslam coğrafyası dediğimiz yerde pek çok savaşı kışkırttılar, şu anda pek çok karışıklık var, mezhep veya etnik temelde insanlarımızı birbirlerine karşı kışkırtıp savaştırıyorlar. Şimdi Körfez'de suları ısıtıp, Körfez ülkelerine bol miktarda silah satmayı planlıyorlar. Bu planları da adım adım yürüyor. Eğer biz olmamız gerektiği gibi kardeş olmazsak, birbirimize düşmeye devam edersek onlar da bizim sırtımızdan bizim kanlarımızı akıtarak para kazanmaya devam edecekler." ifadelerini kullandı.
"Bağımsızlıkla ilgili en sağlıklı kararı oranın insanının verebileceğine inanıyoruz"
Kürdistan'ın bağımsızlık referandumuyla ilgili sorulan soruya ilişkin de konuşan Yapıcıoğlu, "Irak Kürdistan'ın geleceğiyle ilgili olarak en sağlıklı kararı oranın insanının verebileceğine inanıyoruz. Uzaktan birilerinin buralar için ahkam kesmesi bize doğru gelmiyor. Neticede oradaki insanlar kendi gelecekleriyle ilgili karar verecekler ve o karar ne olursa olsun herkesin buna saygı göstermesi gerekir. Eğer oranın halkı kendileri için en uygun olan şeyin bağımsızlık olduğunu düşünüyorlarsa ve bu yönde karar alırlarsa, oradaki yönetim de bu prosedürü işletip bağımsızlık ilan ederse bize ve dışarıda bulunan herkese düşen şey bu karara saygı duymaktır." açıklamasında bulundu.
"Batı hayranlığıyla veya kendi özünü terk ederek herhangi bir milletin varabileceği bir yer yoktur"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "dindar nesil yetiştirmek istiyoruz" sözü hatırlatılarak sorulan soru üzerine Yapıcıoğlu, şu cevabı verdi: "Sayın Cumhurbaşkanının daha önce de 'biz dindar nesil yetiştirmek istiyoruz' şeklinde bir açıklaması olmuştu. Fakat bunlar sadece temennilerle olacak şeyler değil. Gidişat maalesef o tarafa doğru değil, ciddi bir dejenerasyon var. Hâlbuki gençleri kötü alışkanlıklardan, alkolizmden, kumardan, fuhşiyattan kurtarmak gibi devletin bir görevi vardır. Aynı zamanda bu anayasal bir yükümlülüktür. Devlet bu görevi yerine getiriyor mu? Ben zannetmiyorum. Görünürde öyle bir şey yok. Tam tersine Türkiye'nin birçok yerinde kamu kurumları, kamunun parasıyla dejenerasyona çanak tutuyorlar."
Gençliği kötü alışkanlıklardan koruyacak tedbirlerin alınması gerektiğine işaret eden Yapıcıoğlu, "Eğer samimi olarak gerçekten hükümetin, Sayın Cumhurbaşkanının ve kamu görevlilerinin 'dindar nesil' yetiştirme gibi bir niyeti varsa mutlak surette gençleri kötü alışkanlıklardan, fuhşiyattan ve özellikle sosyal medyanın, internetin kötü içerikli programlarından korumak için ciddi tedbirler alması gerekiyor. Her ağaç kendi kökü üzerinde yükselir. Bir millet eğer yıkılmak istemiyorsa mutlaka kökleri sağlam tutmak zorunda, özüne dönmek ve onun üzerine yükselmek zorundadır. Batı hayranlığıyla veya kendi özünü terk ederek herhangi bir milletin varabileceği bir yer yoktur." dedi.
"Amerika bizim stratejik dostumuz ve müttefikimiz' diyenlere şaşırıyorum"
Sorulan soru üzerine ABD'nin PYD'ye silah desteğine değinen Yapıcıoğlu, konuşmasını şöyle devam etti: "Birileri Amerikan'ın onlara silah vermesine şaşırıyor, ben de 'Amerika bizim stratejik dostumuz ve müttefikimiz' diyenlere şaşırıyorum ve Amerika onlara silah vermesine şaşıranlara şaşırıyorum. Onlar hiç kimsenin dostu değildir. Onlar sadece kendi menfaatlerinin dostudur. Bugün menfaatleri öyle gerektiriyor diye onlara silah veriyor, yarın menfaati gerektirdiğinde o silah verdikleri kişilerin tepesine bombada yağdırır. Bunu o silahları kullananlar da, o silahları kendilerine verilmesini şikâyet edenler de bilsinler ve buna göre adımlarını atsınlar."
"Disiplini en yüksek partilerden bir tanesi HÜDA PAR'dır"
Referandum sonrası Cumhurbaşkanıyla görüşülüp görüşülmediği sorusu üzerine Yapıcıoğlu, "Cumhurbaşkanıyla referandumla ilgili referandum sonrası herhangi bir görüşmemiz olmadı. Evet, biz referandumda referanduma sunulan metnin 18 maddelik anayasa değişikliğinin bu memleketin, milletin menfaatine olduğu kanaatine vardığımız için 'Evet' dedik. Ne şu veya bu partiye veya şahsa destek, ne de şu veya bu partiye karşıtlık üzerinden biz bu kararımızı oluşturmadık. Referandum öncesinde de söyledik. Şu anda bir kez daha tekrar ediyorum. Biz memleketin menfaatine olduğuna inandığımız herhangi bir düzenlemeyi kim getirirse getirsin destekleriz. Memleketin, milletin zararına olduğuna kanaat getirirsek bunu kim getirirse getirsin ona da karşı dururuz." şeklinde konuştu.
Referanduma sunulan 18 maddelik değişikliği detaylı bir şekilde inceleyip, öyle karar verdiklerini vurgulayan Yapıcıoğlu, "12 Eylül cunta anayasasının kısmen de olsa değiştirilmesine bu memleketin menfaatine olacağı kanaatiyle 'Evet' oyu vereceğimizi açıkladık ve bu kararımızın arkasında durduk. Referandum sonuçları şunu açıkça gösterdi ki parti disiplini en yüksek partilerden bir tanesi HÜDA PAR'dır. HÜDA PAR dediğini yapar." diye konuştu.
"Avrupa Birliğinin insanlığa vereceği herhangi bir şey kalmamıştır"
Son olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmek istemesiyle ilgili sorulan soru üzerine Yapıcıoğlu, şunları söyledi: "Türkiye Avrupa Birliğiyle ilişkilerini iyi komşuluk ilişkileri ve ticari ilişkiler olarak devam ettirmeli. Avrupa Birliğine tam üyelik sevdasından vazgeçilmeli. Zaten Avrupa Birliği tam üye olarak Türkiye'yi kabul etmeyeceğini her fırsatta Avrupa Birliğinin lokomotifi olan Almanya ve Fransa başta olmak üzere pek çok ülke tarafından onların yöneticileri tarafından dile getiriyor. Biz buradan bir kez daha söylüyoruz; Türkiye'yi Avrupa birliğine almayacaklar. Alsalar da Türkiye'nin oraya girmemesi gerekir. Avrupa Birliğinin insanlığa vereceği herhangi bir şey kalmamıştır. Bütün değerleri bir ticaret metaına dönüştürerek tüketmiştir. Bütün değerleri tükendiği için şu anda Avrupa Birliği çatırdamaktadır. Avrupa Birliği bir çöküş sürecine girmiştir. O yıkılan binanın enkazı altında kalmak istemiyorsa Türkiye oradan uzaklaşmalıdır."