Bülent Tekin'le Edebiyat Üzerine Söyleşi

Bülent Tekin'le Edebiyat Üzerine Söyleşi
15 Şubat 2018 - 22:08

  • Kısaca eserlerinizi ve kendinizi tanıtır mısınız?

1954 yılında Mardin’in Derik ilçesinde doğdum. Aslen Mardin’in Ömerli ilçesi Çınaraltı (Rissin) köyündenim. İDMMA(Galatasaray) Kimya Mühendisliği ve ODTÜ(Gaziantep Kampusu) İnşaat Mühendisliği mezunuyum. Üniversite yıllarında “Duygu” adlı bir senaryo çalışmasında bulundum. Bu eser bir Sinema dergisinde fotoroman şeklinde senaryo edildi. 70’li yılların şartlarında yazmış olduğum, “Oğul (roman)”, “Para (roman)”, “Toplu(msal) Şiirler(şiir)”, “Şili Sosyalizmi (araştırma-inceleme)” adlı kitap çalışmaları polis tarafından alındığından bu eserlerin basılma olanağı olmamıştır. O yıllarda daktilo edilen nüsha yok edilince yedekleme şeklinde bir güvenlik olanağı bulunmuyordu.


Edebiyatçılar Derneği, BESAM, TYS, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (fahri üye), Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti ve PEN üyesiyim. Gırgır Dergisi’nde aralıksız dokuz yıl yazdım. Ayrıca 2010-2011 yılları içerisinde KKTC’de yayınlanan ‘Afrika’ adlı gazetede köşe yazarlığı yaptım. 4 Eylül 2012 ile 31.12.2012 tarihleri arasında Dijle TV’de yayınlanmış olan “BÜLENT TEKİN İLE TARAFSIZ BAKIŞ” programını sundum. 2013 yılında da bu televizyon programını bir süre daha aynı televizyonda sundum.


Yayımlanmış eserlerim: Kızıldan Sarıya (şiir), Tarih Tarih Olsun (şiir), Sevdanla Yaşayacaksan (şiir), Kral Situ’nun Hikâyesi (roman), Barışla Güzeldir Sevdam (şiir), Feyyo’nun Felsefesi (roman), Ölümü Vurmak Güneşi Öpmek (şiir), Bir Türkiye Çıkmazı (deneme), Kartal Yuvası-Mardin Tarihçedir– (tarihi roman), Köpekleşmenin Şerefi (mizah/deneme), Vatan Millet Diyarbakır (mizah/deneme), Kürt Sorunu Ve Sayılmayan İsyanlar (araştırma/inceleme), Ana Tanrıçadan Modern Köleye (deneme).


  • Biri size edebi anlayışınızı sorsa nasıl yanıtlardınız?

Yaşananları en güzel şekilde insanlara anlatabilmeyi düşünüyorum. Gerçek ve hayallerimin bir karışımını akıcı bir dille anlatmayı başarmak isterim. Olması gereken değil de olan şekliyle anlatmak en doğru olandır. Gerçek hikâyeyi olduğundan farklı anlatmak okuru kandırma gibidir. Üzülsek te, kızsak ta olanı anlatmak bir yazarın işi olmalıdır. Hayalleriniz o hikâyede mağlup olsa da kıyas etme anlamında okurda bir etki yaratır. Geniş bir hayal gücü ile cereyan eden olay arasında akıcı ve merak ettirici bir bağlantı okurda unutulmaz sorgular yaratır. Heyecan yaratmayan bir şeyin etkileyici olduğunu düşünmüyorum.


  • Kurgu mu ilk tercihiniz yoksa daha çok toplumsal gerçekçilik mi ağır basıyor?

Toplumsal gerçekçilik ile kurgu arasında daima bir gerilim vardır. Toplumsal gerçekçilik daha çok 1940-1960 yılları arasında yazarların toplumsal sorunlara sosyalist bakış açısıyla bakarak edebi eser yazma durumudur. Eserlerde alt sınıfların galibiyeti istendiğinden bazen yazılanlar iyi bir roman ya da şiir olmaktan çıkabiliyor. Oysa edebiyatta istenen durum gerçeği güzel sözlerle (estetik) anlatabilmektir. Gerçek hikâyeleri, gerçek kişileri anlatarak yaşanmış bir olayı anlatmak ve anlatımda eksikler olmaması ve hikâyenin örgüsü içinde bazı kurgulara gitmek gerekir.


  • Kürt siyasetinin Kürt edebiyatı üzerindeki etkileri hakkında neler düşünüyorsunuz?

Etkin Kürt siyasetinin bileşeni gibi görünmek isteyen ve bundan nemalanan (daha çok milletvekili, belediye başkanı olma hevesiyle) sivil toplum kuruluşlarının (kendi içindekiler gibi) kurnaz adamlara daha çok yararı oluyor. Sahipsiz, kimsesiz, torpilsiz yazarlar üzerinde olumlu bir katkısı olmuyor, çünkü yok hükmünde sayılıyorlar. Kalemi zayıf birinin siyaset yardımıyla sadece bu topraklarda değil, Avrupa’da ve hatta diğer kıtalarda kitapları eş dost ya da bazı ilişkilerle çevirileri yapılmaktadır. Hatta ödüller de maalesef bu şekilde verilmektedir. AB ve insan hakları örgütler bu tanışmalar vasıtasıyla şahıslara önemli ödüller vermekte ve kariyerlerine hiç hak etmedikleri rütbeler, apoletler girmektedir. Bu durum tabii ki bizler gibi torpilsiz ve sahipsiz yazarlar için mağduriyet oluşturmaktadır. Bugün itibari ile hiçbir ödül sahibi değilim. Zaten yarışmalara (sonuçlar belli olduğu için) başvurmuyorum. AB, Kürt siyaseti, Türk-Kürt TV’ler, aydınlar ve basın gibi kurumlar/şahıslar geçmişte OHAL valileri ile projeler yapanlara ekranlarını ve alanlarını açabilmişlerdir. Bu nedendir, aklım ermiyor. Siyaset tercihlerde de böylesi durumlar yaşanıyor. „Kurnaz Adam“ kazanıyor hep. (Burada adam’ı kadın ve erkek anlamında kullandım.)


  • Kürt romanı sizce var mı? Varsa birkaç örnek verebilir misiniz? Yoksa sizce bunun nedenleri neler?

Kürt romanı yoktur demek „Kürtçe yoktur, Kürt edebiyatı yoktur“ anlamındadır. Modern anlamda bazı arkadaşlar (temsil etmiyor diye!) yok deseler de günümüzde Mehmed Uzun Kürt romanına dair güzel örnekler vermiştir. Başlangıçta kendisinin de beğenmediği yazım şekli son yıllarında çok akıcı ve takdir edilen bir seviyedeydi. Güzel romanlar yazdı Mehmed Uzun.


  •  Kürt öykücülüğü denilince aklınıza ilk ne geliyor?

Kürt öykücülüğü ile ilgili „1840’lı yıllarda Mela Mehmûdê Beyazîdî, Mem û Zîn’in izinden bir öykü yazarak, bugünkü manada yazılı ilk öyküyü kaleme almıştır“ şeklinde bir kabul var. Tabii bunu kesinleştirmek doğru değildir. Milat öncesi Kürt öykücülüğünün (anlatımlarının) olduğunu düşünüyorum. Kürt öykülerinde mücadele, kahramanlık, acılar, ezilme, kadın gibi temaların işlendiğini görüyoruz. Bu coğrafyada Kürtler açısından anlatılacak çok sayıda öykü mevcuttur.


  • Kürt edebiyatının handikapları?

Yasaklı dil olan Kürtçe’nin ancak gizlice, evlerde ve asimilasyona uğrayarak kullanılabildiği ölçüsü dikkate alınırsa Kürt edebiyatından büyük ve önemli eserler beklemek oldukça zordur. Bu zorluklar içinde (sözlük, kütüphane, kaynaklar, araştırma enstitüleri, okur, özgürlük ve ekonomik olanaklar) edebiyatla uğraşmanın zorluklarını kastediyorum. Siyasetin etkileri de bu handikapın içindedir. Mutlaka dominant olan, (Kürt siyaseti açısından) reel politik durumu kutsayan yazımlara eğilim göstermek ve bu yöntemle şöhret olma isteği edebiyatın kurdudur. Oysa edebiyat en güzel konuşmadır, en güzel yazmadır, anlatmadır.


  • Kürt edebiyatında eleştiri nasıl olmalı?

Eleştiri daha çok dilsel, estetik, örgüsel ve anlatımsal açıdan olmalı. Kürtçenin lehçeleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Makale ya da eleştiri yazısı şeklinde yapılacak eleştiri de eserin okunması, notlar alınması ve anlatımın başarısı/ya da başarısızlığı ortaya örneklerle çıkartılmalıdır. Eserin okuyucuda bıraktığı etki ortaya çıkartılmalıdır. Eserin özgünlüğü, içtenliği, ayal gücü, kurgusu, akıcılığı ortaya çıkartılmalıdır. Kısacası eleştiri bir övgü ya da yergiden çok, bir inceleme ve manzarayı olduğu gibi edebi ilkeler açısından ortaya koymadır.


  •  Kürt yazarının en büyük sorunu sizce nedir?

Kürt yazarının en büyük sorunu asimilasyondur. Gömülü olan sözcükleri, cümle yapılarını ortaya çıkarabiliyor mudur? Böylesi bir ortama nasıl sahip olabilir? Bunun yaşanan devletle olan ilişkisi ve etkileyici yönü gözardı edilemez. Sürgünde yaşayanların özgür ortamda ama Kürtçesiz topraklarda ikircikli durumu…Güzel Kürtçe konuşma ve anlatmayı yakalayabilmek ve bunu topluma kabul ettirebilmek yetisi…. Son olarak ta eş dost, ahbap çavuş ilişkileriyle Avrupa’daki edebi ve siyasi kanalları kullanarak şöhreti yakalayabilme kurnazlığı naif yazarları yok etme girişimlerini vurgulamak isterim. Tüm bunlar zorluklardır.


  • Yazarlar arasında nasıl bir dayanışma olmalı?

Yazarlar en kültürlü ve en aydın sayılan insanlar oldukları halde çoğunlukla aralarında büyük bir kıskançlık ve popüler rekabet vardır. Siyaseti de kandırabilen kurnaz adamlar hak etmedikleri yazarlık tanınmışlıklarıyla kolayca kitap bastırabilmekte ve satabilmektedirler. Bu kurnaz adamlar (potansiyel olarak Türk ve Kürt medyasını, reklamcılarının yardımıyla) politikada da kırmızı koltuklara sahip oluyorlar. Dünyanın en büyük edebi ve insan hakları örgütleri [özellikle sürgünde (diasporada) yaşayan Kürt yazarların aracılığıyla] bu tip insanlar için salonlarını, konuşmalarını, ödüllerini, açıklamalarını esirgemiyorlar. Tüm bu söylediklerim büyük bir adaletsizliktir! Oysa bu en kültürlü ve aydın kesim arasında böylesi bir durum olmamalıdır. Naif ve dostça ilişkilerin kurulmasını ben bu kirlenmişlik yüzünden olanaksız görüyorum. Görüşlerimi sunma olanağı sunduğunuz için sizlere teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

  •  Bu güzel ve çok yönlü sohbetiniz için teşekkür ederiz.