Ceylanke Perçe Perçe

Ceylanke Perçe Perçe
28 Eylül 2017 - 13:26

Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Şenlik (Xiraba) köyünde, 28 Eylül 2009'da koyunlarını otlattığı sırada Tapantepe Karakolu'ndan atılan havan mermisi sonucu 12 yaşındaki Ceylan Önkol'un yaşamını yitirmesi üzerinden 8 yıl geçti. Aradan geçen 8 yıl geçmesine rağmen davada herhangi bir fail cezalandırılmazken, hukuki olarak arpa boyu yol alınmadı. 

Ceylan'ın babası Raif Önkol, Ceylan'ın vurulmasından geçen 8 yıl boyunca baskıların sürdüğünü söylüyor ve faillerin yargılanması noktasında geçen 8 yıla rağmen bir ilerleme kaydetmediğini dile getirdi. Baba Önkol, oğlu Rıfat Önkol'un hukuki süreci takip etmesinden dolayı sürekli baskı ve tehditlerin hedefinde olduğunu, bu nedenle defalarca ev baskınları sonucu gözaltına alındığını ifade etti. Önkol, Ceylan'ın ölümüne neden olan Tapantepe Karakolu'nun son dönemlerde köylülere yönelik uyguladığı baskıların ağırlaştığını söyledi. Köy kırsalının zaman zaman bombalandığını aktaran Önkol, bombardımanı Tapantepe Karakol Komutanı ile görüştüğünü belirterek, "Karakol komutanı bana 'hayvanın vurulursa fotoğrafını çek getir, zararın neyse karşılarız' dedi. Bende kendisine 'ya insan vurursanız nasıl yapacağız' dedim. Bana dönerek 'ne işiniz var orada, toplayın her şeyinizi gidin buradan' dedi" ifadeleriyle komutan ile arasında geçen diyaloğu anlattı. 

NE OLMUŞTU?

Ceylan Önkol, hayvanlarını otlattığı sırada Yayla Karakolu'ndan atılan patlayıcı ile yaşamını yitirdi. Olay yerine giden ve Ceylan'ın parçalanmış bedeniyle karşılaşan aile, durumu karakola ve Lice savcılığına telefon ile bildirmesine rağmen savcı, "Can güvenliği" gerekçesiyle olay yerine 3 gün sonra gitti. 

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp uzmanı Prof Dr. Ümit Biçer'in hazırladığı bağımsız raporda, Ceylan Önkol'un "savunma pozisyonundayken" öldüğü belirtildi. Avukatlar bu saptamanın Ceylan'ın öldüğü mezranın hemen yakınında bulunan jandarma taburdan atış yapıldığı iddialarını güçlendirdiğini ifade etti.


Soruşturmayı yürüten dönemin savcısı, 4 Nisan 2013 tarihinde Önkol'un ölümüne neden olan ancak bir türlü bulunamayan şüpheliler hakkında, "Görevini kötüye kullanmak" suçlamasıyla açtığı soruşturmada takipsizlik kararı verdi. 

Ceylan Önkol'un ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyadaki kanıt ve raporların faillerin tespiti için yetersiz olduğunu ileri sürerek, 30 Nisan 2014 tarihinde dosya için "Daimi arama kararı" verdi. Bu kararla, adliyenin tozlu raflarına kaldırılan dosya zaman aşımı ve cezasızlık ile yüz yüze kaldı.

Önkol ailesi ve avukatları, soruşturma devam ederken dosya hakkında alınan gizlilik kararına yaptıkları tüm itirazlar reddedildiği için, 8 Ekim 2010 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Mayıs 2012'de ise soruşturmanın etkin ve tarafsız yürütülmemesi, soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik talepler reddedildiği ve aradan geçen süreye rağmen dava açılmaması ve şüphelilerin bulunmaması nedeniyle tekrar AİHM'e başvuruldu. 2017 yılının Ocak ayında başvuruya cevap veren AİHM, 'ihlal olmadığına" karar verdi.


Bir kişi bile yargılanmadı

Mahkemenin kararını değerlendiren dava avukatı İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu Sorumlusu Avukat Rahşan Bataray Saman, Önkol'un katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen dava kapsamında şüpheli sıfatıyla bile hiç kimsenin yargılanmadığını belirtti. Bataray, "Zaten savcılık, dosyada daimi arama kararı verdi. Birçok dosyadan da biliyoruz ki bu dosyada da zaman aşımı beklenecek. Etkili bir soruşturma yürütülmediğini biliyoruz. Savcılık, olayın sorumlularının bulunması için olayın bizzat şüphelileri konumunda olan askerler aracılığıyla soruşturma yürüttü. Dosyanın nasıl sonuçlanacağı aslında bizim için şimdiden belli" dedi.


Sorumluluğu kabul etmemek için bu karar verildi

Mahkemenin Önkol ailesinin katledilmesine ilişkin talep ettiği manevi tazminatı kabul etmemesine tepki gösteren Bataray, "Önkol ailesinin maruz kaldığı manevi zararın hem anlatılması hem de karşılanması mümkün değil" dedi. İdare mahkemesinin bu yönlü bir karar vermesinde devletin sorumluluğunun kabul edilmek istenmemesinin rolü olduğunu söyleyen Bataray, Önkol'un katledilmesine neden olan havan topunun Yayla Jandarma Karakolundan atıldığına dair dosyada önemli belge ve belgeler olduğunu hatırlattı. Bataray, "Savcılık, orada bulunan bir cismin patlaması sonucu yaşamını yitirdiğini söylüyor. Ceylan, gerçekten orada bulduğu bir cismin patlaması sonucu yaşamını yitirse de burada devletin çok büyük bir sorumluluğu var" dedi.


'Bir annenin çocuğunun parçalarını eteğinde toplaması ne?'

Bir ailenin 12 yaşındaki çocuklarını kaybetmesinin tarif edilemez bir manevi ızdırap olduğunu söyleyen Bataray, "Ondan sonra yaşananlar aileyi manevi olarak daha fazla yıktı. Olayın hemen ardından savcının olay yerine gelmemesi, annesinin Ceylan'ın cenazesinin parçalarını toplayıp, eteğine doldurarak savcının önüne götürmesi, otopsinin o şekilde yapılması, yine sorunluların bulunmaması ailenin manevi ızdırabını çok fazla arttıran ayrıntılar. Böyle bir durumda manevi tazminata hükmetmemek hukuki açıdan kabul edilemez" şeklinde konuştu.