Kadıoğlu: Kış kuraklığı, kar kuraklığı ve zihinsel kuraklık yaşıyoruz

Azalan yağışlar, kuraklık endişesini doğurdu. İSKİ Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, dün itibariyle İstanbul a verilen su miktarı: 2 milyon 779 bin metreküp. Bugün itibariyle de içme suyu kaynaklarımızın doluluk oranı yüzde 22,15.

Kadıoğlu: Kış kuraklığı, kar kuraklığı ve zihinsel kuraklık yaşıyoruz
11 Aralık 2020 - 16:51

Azalan yağışlar, kuraklık endişesini doğurdu. İSKİ Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, dün itibariyle İstanbul a verilen su miktarı: 2 milyon 779 bin metreküp. Bugün itibariyle de içme suyu kaynaklarımızın doluluk oranı yüzde 22,15.

Barajlardaki alarmı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu na sorduk. Özellikle İstanbul'da artan nüfus yoğunluğunun yaklaşan su krizine büyük oranda etki ettiğini belirten Kadıoğlu, "Kış kuraklığı ve kar kuraklığı ve su yönetiminde zihinsel kuraklık yaşıyoruz bu 3 kuraklık bir araya geldiği zaman sıkıntı oluyor" şeklinde konuştu.

"DOLULUK ORANLARI, YAĞIŞLARI GÖSTERMEZ"

İstanbul'daki barajların bildirilen doluluk oranlarına bakarak yağışları değerlendiremeyeceğimizi ifade eden Kadıoğlu, "İstanbul'daki barajların doluluk oranları, İstanbul'daki yağışları göstermez. Çünkü İstanbul'daki barajlar dışarıdan su taşınan barajlar. Istranca'dan Düzce'ye kadar bölgenin suları taşınıyor bu barajlarda depolanıyor.

O yüzden bu barajların su seviyelerine bakarak İstanbul'da yağışların çok kurak olduğunu söyleyemeyiz. Doğal bir baraj su seviyesi değil onlar. Bulgaristan sınırından Bolu'ya kadar bölgesel bir kuraklık var. Bütün bölgenin suyunu topladığınız için bütün bölgenin durumunu gösteriyor" diye konuştu.

“YEREL YÖNETİMLERDE METEOROLOJİ BİRİMİ OLMASI LAZIM"

Türkiye'de sıklıkla su konusunun konuşulduğunu ancak yeterli adımların atılmadığını ifade eden Kadıoğlu şöyle devam etti:

“Meteorolojik Kuraklık, Tarımsal Kuraklık, Hidrolojik Kuraklık ve Sosyoekonomik Kuraklık olarak 4 çeşit kuraklık var. Biz 1 parametreye bakarak kuraklık var ya da yok diyoruz. Büyükşehirlerde bulunan ASKİ ve İSKİ başta olmak üzere bütün yerel yönetimlerde meteoroloji birimi olması lazım.

Yeraltı suyunun su seviyesi, önümüzdeki 6 aylık tahminler gibi böyle bütün parametreleri birlikte izleyip tek bir kuraklığa bakmadan bütün hepsi göz önüne alınarak bunun takip edilmesi gerek. Türkiye'de suyu konuşuyoruz. Para kadar önemli diyoruz ama paranın bir bütçesi var suyun bir bütçesi yok. 1 Ocak'ta mali bütçe devreye sokulacak bütün kurum ve kuruşlarda ama su yılının başı 1 Ekim'de su bütçesi devreye girmiyor Türkiye'de. Güya su çok önemli, çok kıymetli ama suyun bir bütçesi yok. Her sene bir su bütçesi yapılaması ve 1 Ekim'de devreye girmesi lazım."

“SU HAVZASININ TAŞIYABİLECEĞİ BİR NÜFUS VE SANAYİ VARDIR"

Hazırlanan su bütçesinin ardından yağmurların yağmaması durumunda bütçe açık verirse de tedbir almak gerektiğine dikkat çeken Kadıoğlu, "Bunun için de kuraklıkla mücadele planları lazım. Dünyada bütün kentlerin kuraklıkla mücadele planlarını bulursunuz.

Türkiye'de kuraklıktan önce bütün sektör ve paydaşlarla oturulup önlemlerin alındığı bir plan yok. Her şehrin bir su havzası, su kaynakları var. Su havzasının taşıyabileceği bir nüfus ve sanayi vardır. Bu havzalarının kapasitesi üstünde bir yere nüfus ve sanayi yığdığınız zaman kendi kendinize kuraklık, su kıtlığı oluşturuyor talep ve arz dengesini bozuyorsunuz" ifadelerini kullandı.

"İSTANBUL VE CİVARINDA 2 KATI YAĞMUR YAĞSA BİLE YİNE SU KITLIĞI OLUR"

İstanbul'daki nüfus yoğunluğuna dikkat çeken Kadıoğlu, "İstanbul ve civarında 2 katı yağmur yağsa bile yine su kıtlığı olur. Şehirleşmede problemler var Türkiye'de. Sonsuza kadar şehirlerin büyümesi mümkün değil. Bu şehrin havasının, yollarının, toprağının taşıyabileceği bir kapasite var. Biz aşırı kapasite ile kullanıyoruz bazı şehirlerimizi. Su başka bir yerde nüfus ve kapasite başka yerde.

Bunların ikisi aynı yerde olmadığı zaman taşımayla problemi çözmeye kalkıyoruz. Taşıdığımız yerde de kuraklık olduğu zaman çözümsüz oluyor bu sefer. Suyu taşıdığınız yerdeki insanların da suya ihtiyacı var. Bu ilerde kentler arası su problemine neden olacak. Bu uzun vadede çözüm değil hatta büyük problemler yaratan bir şey havzalar arası su taşıma" sözlerini kaydetti.

"İSTANBUL'DA KİMSE KONUŞMUYOR"

İstanbul'da artan nüfus ve sanayi sonucunda varolan kaynaklarının yetememeye başladığını, şehirdeki nüfus arttıkça kaynaklarının da yetersiz gelmeye başladığını kaydeden Kadıoğlu, "İstanbul ne kadar nüfus ve sanayi barındırabilir bunu bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz lazım. Yani İstanbul'da nüfusu ve sanayiyi sonsuza kadar arttırıp dünyanın her tarafındaki suyu sonsuza kadar İstanbul'a taşımamız, böyle bir çözüm yok.

Bütün Türkiye'nin sularını toplayıp buraya getirmek zaten çok pahalı bir şey. İstanbul'da kimse konuşmuyor. Nüfus ve yoğunluk bu bölgeye fazla geliyor. Hiçbir şey yetmiyor, hava kirliliği had safhada, ne de su yetiyor. Bu durumu hiç kimsenin sorguladığı yok, nereden su getiririz mantığında, bu da büyük bir yanlış. Bu arz-talep dengesinin kurulması gerek böyle bir kentleşme yok. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir kent 1 milyondan fazla değildir. Bir yere bir şehir yapmanın da bir mantığı var" diye konuştu.

"DÜNYANIN HER YERİNDE ÇATILARDAN GELEN SULAR SARNIÇLARDA DEPOLANIR"

Türkiye'de özellikle yağmur suyu hasadı yapılmadığına dikkat çeken Kadıoğlu, "Binaların çatılarından gelen suları biz borularla caddelere, yollara veriyoruz bu da tabi bir anda caddeleri, yolları dereye dönüşmesini, şehrin alçak yerlerinin su basmasına sebep oluyor. Dünyanın her yerinde çatılardan gelen sular sarnıçlarda depolanır. Bir anda caddeye yola vermek yasaktır çoğu ülkede. Uygun alanı olmayan hiç kimse bunu yapmıyor. Yönetmeliklerde 2 türlü yol gösterilmiş ya sarnıçlarda depolanır ya da yağmur suyu şebekesine verilir diyor. Yağmur suyu şebekesi de yollar oluyor" şeklinde konuştu.

"SU YÖNETİMİNDE ZİHİNSEL KURAKLIK YAŞIYORUZ"

İki türlü kuraklıktan korkmamız gerektiğini belirten Kadıoğlu," İklim değişikliği tüm bu yaşanan problemlerin içinde belki de en son madde olabilir. İklim değişikliği dünyada olmayan bir şeyi oluşturmuyor. İki türlü kuraklıktan korkmamız gerekiyor birisi kış kuraklığı: Bizim iklimimiz Akdeniz iklimi yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı, şimdi yağmazsa diğer aylardaki yağışların pek fazla önemi yok. Bir diğeri ise kar kuraklığı: Büyük kentlerde kent ısı adası yüzünden yağmıyor. Daha doğrusu yağıyor ama yere ulaşamıyor.

İstanbul gibi büyük kentlerde kent ısı adası etkisi, yeşil oranının çok düşük olması ve aşırı betonlaşmadan dolayı çok büyüktür. Bu nedenle büyük kentlerin etrafına kar yağıyor lakin kent içine kar yağmıyor. Kar yağmadığı zaman toprak ve yer altı suları da beslenemiyor. Kış kuraklığı ve kar kuraklığı ve su yönetiminde zihinsel kuraklık yaşıyoruz, bu 3 kuraklık bir araya geldiği zaman sıkıntı oluyor" diye konuştu.

"BELKİ BİR FARKINDALIK YARATIR CEMTTE"

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, 81 ilde camilerde kılınacak Cuma namazı sonrasında kuraklığa karşı ‘yağmur duası yapılacak olmasını da değerlendiren Mikdat Kadıoğlu sözlerini şöyle tamamladı:

"İnançlar tabi tartışılmaz. Dua etmenin bir zararı da yok, her dinde böyle dualar var. Yağmur yağsın diye değil, kuraklık var diye değil yağmur namazının zamanı geldi diye yapılıyor diye biliyorum bu konuyu. Yani dua ettik yağmur yağdırdık gibi değil de öğle namazının vakti geldiği gibi, yağmur namazının da vakti geldi diye yapılıyor. Belki bir farkındalık yaratır cemaatte, evde su tasarrufunda.  Biz içme suyu olarak tükettiğimiz sudan daha çok yediğimiz içtiğimiz şeylerde harcıyoruz. Gıda israfı önemli bir su kaybıdır. Toplanmayan meyveler sebzeler bunlar çok büyük bir su çünkü biz suyun yüzde 70'ini tarımda kullanıyoruz. Tarım ürünlerini israf ettiğimiz zaman aslında su israf ediyoruz. "

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum