Monna Rosa
Şiirin Hikayesi ( Şehir Efsanesi :) )
Sezai Karakoç, üniversitede iken sınıf arkadaşı olan Muazzez Akkayam'a aşık olur. M.A. ise sınıfın en serseri çocuğuna aşıktır. Karakoç, evlenme teklif eder ve reddedilir. Okul boyunca M.A.nın peşinde koşar ve yazları Geyve'ye giderek kızı uzaktan izler. Ancak karşılık alamaz. Okulun son günü yine evlenme teklif eder ve bir kez daha reddedilir. M.A. diğer çocuk ile evlenir ve bir süre sonra boşanır. Sonra Sezai Karakoç'a gelerek, beni hala istiyor musun?; diye sorar.
Karakoç, devam eden tüm aşkına rağmen ben gönlümün sultanını buldum cevabını verir. M.A. da, eve gider gitmez intihar eder. S. Karakoç ise bu olaydan sonra hiç evlenmez. Şiirin mısralarının ilk harflerine bakıldığında kızın ismi ortaya çıkmaktadır.
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller ak güller!
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
Monna Rosa bugün bende bir hal var,
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni, perdeleri çek;
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmeme için yetecek;
Anla Monna Rosa ben öteliyim...
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağacının karanlığıdır
Elindeki elma ile başlayan...
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin ağacının karanlığıdır.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallarda durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman çok çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman çok çabuk geçiyor Monna
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine;
Kiminin rengi ak kiminin rengi sarı.
Ah, beni vursunlar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa;
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak;
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsemen,
Bir tüy ki, kapalı geceye güne;
Altın bilezikler, o korkulu ten.
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülcenin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller ak güller!