Otizmli bireylerin önündeki en büyük engel: Biz

Bana bir şans verin diyerek işverenlerin kendisinin farkına varmasını isteyen otizmli Ryan Lowry'nin yazdığı mektup viral oldu. Ve bize bir kez daha otizmli bireylerin önündeki en büyük engelin ön yargılarımız olduğunu gösterdi.

Otizmli bireylerin önündeki en büyük engel: Biz
02 Nisan 2021 - 19:50 - Güncelleme: 05 Nisan 2021 - 01:05

ABD'de Virginia eyaletine bağlı Leesburg kasabasında yaşayan 20 yaşındaki otizmli Ryan Lowry’un LinkedIn üzerinden işverenlere gönderdiği mektup sosyal medyada viral oldu. Lowry, iş başvurusu için kendi el yazısı ile işverenlere “bana bir şans verin” çağrısında bulunarak çok geniş çevrelerde farkındalık yaratmayı başardı.

Evet, Ryan Lowry'nin otizmi var ve yetenekli olduğu alanlarda şansını denemek ve bir iş sahibi olmak istiyor. 20 yaşındaki Lowry, özel ihtiyaçları olan çocuklar için bir yüksek lisans programını tamamlamak üzere.

Şu anda yalnızca özel ihtiyaçları olan kişileri çalıştıran yerel bir kafede yarı zamanlı olarak çalışıyor fakat mezun olduktan sonra bu işi sona erecek. 

Ryan için hem konuşmak hem de yazmak biraz zahmetli olsa da ailesinin teşvikiyle, animasyon endüstrisinde ya da IT sektöründe bir işe girmek amacıyla olası işverenlere (babasının da cesaretlendirmesi ile) bir mektup yazmaya karar verdi.

Aslında mektubu bilgisayarda yazacaktı ama küçük kardeşi "neden el yazısı ile yazmıyorsun" deyince Ryan, kalemi kağıdı eline aldı. Birkaç kez düzenleme yaptıktan sonra çizgili bir defter yaprağına çok düzgün bir şekilde mektubu kendi el yazısı ile yazdı ve mektubun fotoğrafını çekti. Babası da mektubu LinkedIn'de göndermenin postayla göndermekten daha etkili olacağını düşündüğü için Ryan, kapak mektubunu LinkedIn'de paylaştı.

 

Mektubunda animasyon veya IT alanında bir işle ilgilendiğini, teknoloji ve matematikle arasının gerçekten iyi olduğunu, hızlı öğrendiğini dile getirmiş ve işverenlere “Senin gibi birinin bana bir şans vermesi gerektiğinin farkındayım. Diğer insanlar gibi öğrenmiyorum, bana mentörlük edecek bir akıl hocasına ihtiyacım var ama çabuk öğreniyorum. Söz veriyorum, eğer beni işe alır ve öğretirsen çok çalışacağım ve bunu yaptığın için memnun olacaksın” yazdı. Mektup, LinkedIn'deki işverenlerin ve iş arayanların ilgisini fazlasıyla çekti. Ryan’ın babası sosyal medyada yayınlanan mektubun kısa sürede yüz binlerce beğeni aldığını hatta iş tekliflerinin geldiğini, birden fazla şirketin kendilerine ulaştığını söyledi. Tanımadığı onlarca insandan sayısız yorum alan Ryan’a ayrıca Amazon, Dell ve Microsoft dahil olmak üzere nörolojik çeşitlilikte işe alım programlarına sahip olan şirketlerden mesajlar geldi.

Ryan'ın babası The Washington Post ile yaptığı telefon röportajında “Eşim Tracy ve ben bir gün öleceğiz ve oğlumuzun bağımsız olarak çalışabilmesi ve kendi hayatını yaşayabilmesi gerekiyor" diyerek otizmli çocuğa sahip birçok ailenin ortak kaygılarını dile getirdi. 

Belki Ryan hayal ettiği işe bir süre sonra kavuşacak ve müthiş başarılara imza atacak ama şu bir gerçek ki otizimli bireylerin çoğu Ryan kadar şanslı değil. Çünkü onların önlerindeki en büyük engel bizlerin ön yargıları… O ön yargı listesi, “saldırgan olurlar, kimse ile iletişim kuramazlar, asla öğrenemezler, bir işte çalışamazlar” diye uzayıp gidiyor. İzlediğimiz onlarca film/dizi, kamu spotları ile otizmli bireylere imkan verilirse neler başarabilecekleri konusunda farkındalık yaratılsa da bu konudaki ön yargılarımızdan bir türlü kurtulamıyoruz.

Bu konunun en güzel örneklerinden biri de otistik ve aynı zamanda savant sendromlu genç bir çocuk cerrahın hayatını konu alan The Good Doctor dizisinde işleniyor. Mucize Doktor adlı uyarlaması ile ülkemizde yayınlanan dizide Otizmli bir doktorun hem hastane çalışanları hem hastalar hem de hasta yakınlarının ön yargıları ile baş etmeye çalışırken yaşadığı zorluklar gözler önüne seriliyor. 

‘Konuşamaz’ demişlerdi, şan bölümünden mezun oldu

DÜNYANIN EN ETKİLİ 100 KİŞİSİNDEN BİRİ: TEMPLE GRANDIN

 

Time, People, Forbes gibi dergiler, New York Times gibi gazeteler sayesinde hikâyesi milyonlarca kişiye ulaşan, hayatı filmlere konu olan müthiş bir kadın Temple Grandin. Çiftliklerde ve kesimhanelerdeki çiftlik hayvanlarına daha insani müdahale uygulamalarının yolunu açan devrim niteliğinde fikirler geliştiren bu otizimli kadın, hayvanlar konusunda uzman bir veteriner, bir yazar, mucit ve otizm aktivisti. Colorado Eyalet Üniversitesi profesörlerinden biri olan Grand, 18 yaşındayken kendi gibi otizmli bireyler için sakinleştirici, onları güvende hissettiren “sarılma makinesini” icat etti. Time Dergisi'nin 2010 yılında düzenlediği dünyanın en etkili 100 kişisi sıralamasında “Kahramanlar” kategorisine adını yazdırdı.

Otizmli bir çocuk ve üvey annesinin büyük başarısı

TÜM DÜNYAYA NASIL MÜTHİŞ ZEKAYA SAHİP OLDUĞUNU KANITLADI

 

Tarihteki en ünlü bilim insanı ve matematikçi Albert Einstein’ın konuşmaya çok geç yaşta başlaması, 9 yaşına kadar konuşma bozukluğu yaşaması, yetişkin olarak sosyalleşmekte zorlanması gibi nedenlerden dolayı Otistik Spektrum Bozukluğuna sahip olduğu düşünülse de bu konuda koyulmuş net bir tanı yok elbette. Çocukken zeka geriliğinin olduğu düşünülen, zekası fark edilene kadar birçok zorluk yaşayan Einstein, sonradan tüm dünyaya nasıl müthiş zekaya sahip olduğunu kanıtladı. Yaptığı devrim niteliğindeki fizik ve matematik çalışmaları sayesinde, 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Kendini kanıtlayana kadar yaşadığı zorlukları hepimizin bildiği şu sözü ile ne kadar güzel özetliyor. “Ön yargıları yok etmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.”

Üstün başarılarıyla adından söz ettiren otizmli bireylerin başarı öyküleri bunlarla sınırlı değil. Einstein ve Temple Grandin’in ibretlik hikayeleri, otizmli bireylerin neler başarabileceğini tüm dünyaya kanıtlayan örneklerden sadece birkaç tanesi... Elbette her otizmli bireyin gizli kalmış yeteneklerinin olması, mutlaka büyük başarılara imza atması beklenemez ancak otizmli çocukların özel eğitimlerle yeteneklerinin farkına varıp toplumsal yaşama kazandırılmalarını sağlamak son derece önemli. 

Gelin biraz da otizmli çocuğu olan ailelerin sesine kulak verelim. Onları büyütürken hangi zorluklarla karşılaşıyorlar, çevrenin tepkisi ile nasıl başa çıkıyorlar, eğitim süreçlerinde neler yaşıyorlar, en önemlisi ön yargılara ve her türlü zorluğa karşı nasıl göğüs geriyorlar?

BİSİKLET KULLANMAYI ÖĞRENDİĞİ GÜN DÜNYALAR BENİM OLACAK

 

3 çocuk babasıyım ve çocuklarımdan biri otizmli. Üçüne birden tek başıma ben bakıyorum, çünkü anneleri yok. Ömrüm yettiğince onlara bakacağım. Kızım bu yıl 1. sınıfa başladı. Normal devlet okuluna gidiyor. Sınıf öğretmeni de onunla ayrıca ilgileniyor. Ama yine de benim sürekli gözümün onun üstünde olması gerekiyor. Özellikle yemesini içmesini kontrol etmek zorundayım, zamansız yiyor ve aşırı kilo alıyor. Sürekli yalnız kalmak istiyor, yalnızlığı aşırı seviyor. İstemediği bir şey olursa saatlerce ağlıyor. Ben çocuğumu sevgim ile büyütüyorum, annesinin yokluğunu hissettirmemek için ona ekstra ilgi gösteriyorum. Onun iç dünyasına girmeye, onu anlamaya çalışıyorum elimden geldiğince. Onun bu dünyada en çok istediği şey diğer çocuklar gibi bisiklet kullanmayı öğrenmek. Uzun zaman denedik ama başaramadık. Pedalları öne doğru değil geriye doğru çeviriyor. Başaramayınca çok üzülüyor, ağlıyor ama yine de pes etmiyor. Geçen gün parkta akülü arabaya binmek istedi ama tek başına. Ben yapamayacağını düşünüyordum ama yine de denemesine izin verdim. Sadece bir kere nasıl kullanılacağını gösterdim. Önce bir müddet kullanamadı ama çok inatçıdır benim kızım. Sonunca akülü arabayı kullanmayı öğrendi ve tek başına kullanabildiği için çok mutlu oldu. Biliyorum bir gün bisiklet kullanmayı da öğrenecek ve o gün dünyalar benim olacak.

Kemal Dursun/Çiftçi

ÖN YARGILARLA BAŞ ETMEK ÇOK DAHA AĞIR GELİYOR

 

Otizmli çocuk yetiştirmek elbette ki çok zor ve yıpratıcı bir süreç ancak önyargılarla baş etmek çok daha ağır geliyor otizmli ya da engelli çocukları olan aileler için. Kendini bilmeyen sığ düşünceli insanların toplumumuzda engelliye bakış açısı değişmediği sürece biz bu sorunları yaşamaya devam edeceğiz.

Bir gün oğlumla toplu taşıma aracına binmiştik ve durumu fark edilir olmasına rağmen bir durakta binen genç bir kadın oğlum otururken sert bir üslupla “Kaldır çocuğunu ben oturacağım” dedi. 23-24 yaşlarındaki bu genç kadına “Kaldıramam, 18 yaşına gelmiş çocuğu kucağıma da oturtamam” dedim. Benim ajitasyon yaptığımı iddia etti ve çocuğum için akbil basıp basmadığını sorguladı. Bu esnada otobüste kimseden çıt yok, ben tabii ki kadını uygun bir üslupla yanımdan uzaklaştırdım ama insanların duyarsızlığı ve bu olayların yaşanırken oğlumun korku içerisinde olması beni fazlasıyla üzdü. Tüm bunlara rağmen oğlumu hiçbir zaman toplumdan soyutlamadım, soyutlamayacağım da. Çünkü biliyorum ki toplumda duyarlı insanlar da var ama maalesef sayıları çok az. Oğlumun ilerleyen hayatında rahat etmesi ve endişelerini bir nebze olsun azaltabilmek için öz bakım becerilerini kazandırmam gerekiyor. Bu uzun bir süreç ve sabır gerektiriyor. Toplumun bakış açılarıyla ya da insanların egolarıyla uğraşacak tahammül yok ama çocuğumun kendi öz bakımını karşılayabilecek beceride olması için elimden gelenin en iyisini yapmaya devam ediyor.

Yiğit Sağlam/Pınar Sağlam- Ev hanımı

KATIKSIZ SEVGİ VE SINIRSIZ SABIR GEREKİYOR

Benim yeğenimin otistik ve ben onun otistik olduğunu ilk fark ettiğimde 6 aylıktı. Fakat anne babasının çocuğun farklı olduğunu kabullenmesi çok zordu. O nedenle ilk teşhis koyulduğunda ise 1.5 yaşındaydı yani daha erken yaşta eğitimlerine başlayamadık maalesef. Ebeveynlerin kabullenme süreci çok çok zor oluyor. Şu anda yeğenim liseye gidiyor. Annesi 8 yıl önce vefat etti. Anneanne ve babaanne ise hala kabul edebilmiş değil. Bence otizmli bireylerin bakımını yapan aile fertlerine mutlaka psikolojik destek verilmeli. Yüklerini hafifletmek için terapi şart. Onların katıksız sevgi vermesi ve sabırlı olması gerekiyor, yani sınırsız bir sevgi ve sabır…

Durdane Aybacı/Ev hanımı

EN BÜYÜK KORKUM BİZ ÖLÜNCE ONA KİM BAKACAK

Benim çocuğum tek kardeş, en büyük korkum biz hayatta olmadığımız zaman ona kimin bakacağı. Kardeşi olsa bir nebze olsun daha rahat olurdum diye düşünüyorum bazen, sonra kardeşi olsaydı onun sırtına bu kadar büyük bir sorumluluk yükleneceği için daha da üzülürdüm diyorum. Otizmli çocukların bakımı gerçekten çok zor ama anne baba olarak yavrunuzu o kadar seviyorsunuz ki her türlü zorluğa değer diyorsunuz. İnanın bakım zorluğu otizmli çocuklara karşı çevremizdeki kişilerin önyargılardan, çocuğumuza acıyan bakışlardan, yanınızdan korkarak kaçan empati yoksunu insanların ve bizlerde yarattığı travmadan daha ağır değil…

S.U/Mimar

Birleşmiş Milletler tarafından otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla 2 Nisan, “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edilmiştir. Sadece bu özel günde değil her gün aynı farkındalıkla yaşamak, empati yapabilmek, daha fazla otizmli bireyin hayata karışmasına destek olabilmek ümidiyle...

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum