OTUZ DÖRT KURŞUN
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuz üç kurşunlu yürek
Otuz üç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda...
Çaresiz
Vurulacaktı,
Buyruk kesindi,
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi...
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşı yaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...
Otuz üç Kurşun şiirinde Ahmed Arif böyle dile getiriyor duygularını. Bu kez otuz dört nazenin can toprağa düştü. Savaş uçaklarından yağdırılan bombalarla gecenin karanlığında kızıl kanları toprağa bulandı. Aradan altı yıldan fazla zaman geçmesine rağmen olayın sorumlularına yönelik bir işlem yapılmadı en son mahkeme takipsizlik kararı vererek mazlum halkın yüreğini bir kez daha dağladı. Adeta öldürdük ama parasını da verdik daha ne istiyorsunuz edasıyla dava kapatılmaya çalışıldı.
Van Özalp'te 33 kişiyi kurşuna dizenler de uyduruk cezalar aldılar hatta sonra bu cezalardan da vazgeçildi ve olayı gerçekleştiren Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın itibarı(!) iade edildi ve Harp Akademileri Komutanlığının bahçesindeki Kahramanlar Geçidi'ne büstü dikildi. Olayın en ahlaksız tarafı da Van Özalp'te 33 kişiyi kurşuna dizen Mustafa Muğlalı'nın ismi ilçe merkezindeki kışlaya verildi. 2011 yılına kadar da Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası olarak kaldı. Halktan gelen yoğun baskılar sonucunda ancak isim değiştirildi. Eee bu kadar kahramanlığa(!) bunlar az bile. Paraların üstüne resimlerinin koyulmadığına şükredelim.
Efendiler Roboski ismini de değiştirirsiniz (Hoş zaten değişmiş de neyse) Anlı şanlı(!) komutanlardan birinin ismini verirsiniz. Köyün meydanına da koca bir F16 maketi koyarsınız da herkes ibret alsın değil mi?
Geçmişten günümüze değişen bir şey yok demek ki. Mazlum Kürtlerin kaderi ne yazık ki hep aynı olmuş. Bu mazlum halk ne yapsa da kimseye yaranamamış. Birileri ülkeyi soyup soğana çevirdiğinde ceza almamaları için tüm ülkeye ayağa kaldırılırken karşı köylerden mazot alıp satmanın cezası acımasız bombalarla katledilmek oluyor.
Efendiler giden 34 tavuk değil ki parasıyla yenisi alınsın. 34 can bin bir emekle yetiştirilmiş çoğu daha on sekizine bile gelmemiş yüzlerce hayali içinde barındıran zavallı yavrular. Sizlerden birinin yavrusunun parmağı kanasa içiniz acır ama giden 34 can başkasının ciğer paresi olunca zerre umurunuzda olmaz. Bu mu kardeşlik, insanlık? Yazık bu mazlum halk size güvenmişti demek sizin de öncekilerden hiçbir farkınız yokmuş.
Hele sözde kardeşlerimiz, size diyecek hiçbir şey yok. Kürtler Türkiye'nin en zor anlarında hep yanında oldu ama sizler sözde Türk kardeşlerimiz zerre kadar Kürtlerin acısıyla acılanmadınız, derdiyle dertlenmediniz. Sosyal medyada hala Oh oldu, hak etmişlerdi, Türkün gücü gösterdik, hainlere acımak yok tarzı Hitler'e bile rahmet okutacak faşistlikte çoğu çocuk 34 canın vahşice katledilmesine seviniyorsunuz. Keşke aynı acıyı siz de yaşayın demek isterdim ama yüreğim el vermiyor. İnşallah binbir emekle yetiştirdiğiniz çocuklarınız hiçbir zaman böyle vahşilikle karşılaşmaz ama Allah'tan isteğim sağcısı solcusu, Akplisi Chplisi, dindarı ateisti neredeyse tüm Türklerin içine işlemiş olan faşist, ırkçı duyguların silinmesi ve insanca düşünmeyi öğrenebilmeniz.