Türkiye, Kurdistan Referandumuna Karşı Ne Yapabilir?

Türkiye, Kurdistan Referandumuna Karşı Ne Yapabilir?
20 Eylül 2017 - 12:20

Türkiye, iki ayda bir, ayın 27'sinde yaptığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısını bu kez 22'sinde yapacak. MGK toplantısının ardından Erdoğan bu ayın 23-24'ünde Tahran'ı ziyaret ediyor.

 

Türkiye'nin önündeki seçenekler ve kendisini  "sözde" Irak  devletin parçalanması ithamından kurtarmasının yöl ve yöntemleri sınırlı ve bunlar Türkiye'nin zarar görmesiyle sonuçlanacak. Kürdistan'ın, bağımsızlık referandumu kararını açıklamasının ardından Türkiye, dış politika mercileri kanallarıyla referanduma yönelik karşıtlığını ve rahatsızlığını açıkladı. Ancak Kürdistan'a karşı yumuşak dilini de korudu.

 

Türkiye Dışişleri Bakanı'nın Bağdat ve Erbil ziyareti ardından açıklama yapan Türkiye Başbakanı, Kürdistan'ın referanduma gitmesinin savaş sebebi olmayacağını söyledi. Öte yandan, bu açıklama olumlu olarak değerlendirilirken, diğer yandan Kürdistan'a karşı askeri bir seçeneğin Türkiye'nin çıkarına olmadığı ve buna izin verilmeyeceği belirtiliyor. Geriye Türkiye'nin  Kürdistan'a ekonomik ambargo uygulaması ve giriş-çıkışları yasaklaması seçeneği kalıyor. Bu seçenek, daha çok Kürdistan'ın tembihlenmesini hedefliyor. Ancak bu seçenek, Kürdistan'ı Türkiye için istikrarın bozulduğu ve kargaşanın derinleştiği bir yer haline getireceği gibi, Türkiye'nin Ortadoğu'daki tek stratejik müttefiğinin  Kürdistan olduğu algısının da yıkılmasına neden olacaktır. 

 

Diğer bir seçenek ise, sınır kapısın kapanması (İbrahim Halil Sınır Kapısı) ancak bu, sözde Irak devleti  ile Türkiye arasındaki tek sınır kapısı ve Kürdistan'dan geçiyor. Bağdat'a açılan sınır kapısının kapanması sadece Erbil'e karşı değil, Türkiye'nin mezhepdaşı bir İslam halkına karşı yapılmış bir ambargo girişimi olacaktır. (Türkiye, IŞİD terörüne karşı kapılarını kapatmamıştı.) Geriye hava seferlerinin azaltılması ve petrol ihracatının durdurulması kalıyor. 

 

Bu konuda ise; Türkiye, Kürdistan Bölgesi ile 50 yıllık bir anlaşma imzalamış durumda ve bunun yakın gelecekte (Kürdistan'ın bağımsız devlet olacak) stratejik bir meşruiyet anlamına geldiğini iyi biliyor. Türkiye bu yüzden acı da olsa, yeni gerçekliği kabul edecek.

 

İran, külahını Tükiye'nin başına mı geçiriyor?

İran, Türkiye'yi Kürdistan'ın referendum ve bağımsızlığına karşıt olan cepheye çekmek için her türlü yolu deniyor. Kürdistan Bölgesi coğrafyasının 26 yıllık geçmişinin, Türkiye'nin istikrar ve güvenliğine zararından çok faydası dokunmuştur. İran, PKK'ye karşı ortak operasyon vaadiyle Türkiye'nin ağzına bal çalarak, taviz koparmaya çalışıyor.

 

Uzun bir süredir Güney ve Doğu Kürdistan sınırındaki PKK kampları, İran sınır muhafızlarıyla  iç içe! İran, hiçbir zaman PKK'nin yok olmasını istemedi. PKK'yi operasyonlarla korkutarak, onu yüzde yüz kontrolü altına almaya çalışıyor. Çünkü PKK, daha çok Amerika'nın kontrolünde ve İran'ın kontrolünden çıktı.

 

İran daha düne kadar Türkiye'yi, Ortadoğu'nun bütünlüğü ve kendi amaçlarının gerçekleşmesi önünde en büyük tehlike olarak görüyor ve aslında kendi uydusu olan IŞİD'e destek vermekle suçluyordu. Şimdi de 'Şii Hilali'nin yenilgisinin önünü almak  ve Türkiye'yi  ABD cephesinden uzaklaştırmak için Efrin'i işgal icazeti ve PKK'yi vurma isteğine karşılık olarak Türkiye'ye Kürt karşıtı bir vekalet savaşı yaptırmak istiyor.

 

İran, Türkiye'de barış sürecinin bozulmasının bir numaralı sorumlusudur. PKK'nin etkili bir kanadını bu projenin bozulması için harekete geçirdi ve başarılı da oldu. Şimdi de İran medyasının yıllardır dillendirdiği martavalları, İran'ın görevlendirdiği eski IŞİD mensupları aracılığıyla Türkiye kamuoyunun gündemine getiriyor. Bu şekilde Türkiye'deki muhafazakar ve milliyetçi kesimlerin duygularını harekete geçirmek istiyorlar. Bundan dolayı her an 'ikinci İsrail'den bahsedip, söz konusu devletin İsrail, Barzani ve PKK eliyle kurulacağını söylüyorlar.

 

Türkiye'nin onlarca yıldır İsrail'le çok kapsamlı ilişkileri var, ondan dolayı Türkiye'nin İran'ın söylemlerinin ardına takılması doğru değil ve Erdoğan şunu iyi bilmeli ki; Kürtlerin oyları ve Barzani'nin etkisi olmasaydı, referanduma yönelik hayalleri gerçekleşmezdi.

 

Süleymaniye 'Evet' mi, 'Hayır' mı?

'Hayır cephesi'nin 9 Eylül'de referadum karşıtlarını Süleymani Stadyumu'nda topladığı kitle kadar bir kitleyi bir araya getirebilceği doğrudur. Bu 'Hayır cephesi' için bir yenilgi olarak değerlendirilebilir ama başka bir gerçek de var ki o da, 'Evet cephesi'nin şimdiye kadar Süleymaniye'de bu sayıda bir kitleyi de bir araya getirememiş olmasıdır.

 

Referandum ve bağımsızlığın coşkusu sadece KDP'nin olduğu söylenen bölgeler ve medyada yer buluyor. Ama başka önemli medya organlarında, bu coşkuyu da düzenlenen o kadar miting ve festival de yer almıyor.

 

Hatta Yüksek Seçim ve Referandum Konseyi'nde yer alan partilerin basın-yayın organları bile sürece karşıt açıklama ve yürüyüşleri ön plana çıkarırken , Bağımsız Seçim Kurulu'nun sadece ücretli reklam ve açıklamalarına yer veriyor. Süleymaniye gerçekten 'Evet' ise, sandık basına gidilmeden ses vermeli.