Uzmanlardan 'suni deprem' iddialarına yanıt

Uzmanlardan 'suni deprem' iddialarına yanıt
12 Kasım 2016 - 13:03

Türkiye'deki depremleri bilimsel ölçekte ele alarak inceleyen deprem uzmanları, Sırp asıllı Amerikalı bilim adamı Nicola Tesla tarafından 1900'lü yıllarda geliştirilen "düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli" tekniği ile gerçekleştirildiği iddia edilen "suni deprem" konusunu, 12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57'de meydana gelen ve aletsel büyüklüğü 7.2 olarak ölçülen Düzce depreminin yıl dönümünde değerlendirdi.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övün Ahmet Ercan, suni depremin Tesla tarafından laboratuvar ölçeğinde yıllar önce denendiğini ancak alan ölçeğinde bir deprem yaratmanın mümkün olmadığının gözlemlendiğini anlattı.

Büyük bir deprem yaratmak için çok büyük bir enerji gerektiğini aktaran Ercan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suni deprem konusu en çok Gölcük depremi için söylendi. Yok İsrailliler, yok bilmem neler falan diye. Gölcük depreminden çıkan enerji yaklaşık 132 atom bombası gücünde. Bu enerjinin yüzde 25'lik kısmı da boşalmadı henüz. Orada duruyor. 132 atom bombası gücündeki bir enerji dünyadaki bugünkü teknolojiyle üretilmiyor. Bunu sadece deprem üretiyor.

Şimdi bu kadar enerji üreterek ne yapıldı? Yaklaşık 180 kilometrelik alan yırtıldı ve yer, kırık boyunca bir yerden diğer yere 2-2,5 metre kaydı. Yani güney bölüm, Bursa'nın, Yalova'nın, Karamürsel'in bulunduğu kesim, kuzeydeki İstanbul yarımadasına göre 2,5 metre Ege denizine doğru kaydı. Aynı zamanda 180 kilometre yırtıldı. Şimdi dolayısıyla bu güçte bir elektromanyetik alanı uzaktan Amerika'dan veya İsrail'den oluşturmak zaten mümkün değil. Bu gücü teknolojik olarak, bugünkü elektrik ve elektromanyetik alan gücü olarak oluşturma zaten mümkün değil. Dolaysıyla bunların hepsi bilim dışı söylentilerden başka bir şey değil."

"Kuzey Anadolu 3,5 milyon yılda 350 defa kırıldı"

Kuzey Anadolu kırığının, 3,5 milyon yılda yaklaşık 350 defa kırıldığını, öncesinde "Kuzey Anadolu kırığı" diye bir kırığın olmadığını belirten Ercan, "Bir taraf diğer tarafa göre 25 kilometre kaymış. Yani eskiden bugünkü Karamürsel şimdiki Kocaeli hizasındayken, Karamürsel yaklaşık 25 kilometre batıya kaymış. Bu kayma hala devam ediyor." dedi.

Kuzey Anadolu kırığı boyunca depremlerin doğudan batıya doğru göç ettiğini ilk kez 1970 yılında jeofizik profesörü Mehmet Nafi Toksöz'ün bulduğunu ifade eden Ercan, 1944 yılında Çankırı, 1957'de Abant, 1967'de Adapazarı'nda depremlerin meydana geldiğini, bunun üzerine depremlerin doğuya kaydığının ispatlandığını söyledi.

Dönemin bilim insanlarının bunun üzerine yeni beklenti yerinin Kocaeli olacağı üzerinde görüş birliğine vardığını anlatan Ercan, daha sonraki süreçte yeri dinleme ağı kurularak yer altı hareketlerinin yakın gözlem altına alındığın belirtti.

"Enerjinin konumlandığı yer Sivri Ada-Küçükçekmece arası"

Prof. Dr. Ercan, şu anda yüzde 25'lik enerjinin 1999 depreminde Düzce'nin bulunduğu bölgeye kaydığını aktararak, henüz açığa çıkmayan enerjinin konumlandığı yeri Sivri Ada ile Küçükçekmece arasında deniz içinde olarak tanımladı.

"İstanbul'da bir deprem riski yoktur, tamamen Marmara içindedir. Şu anda Sivri Ada ile Küçükçekmece arasını kapsıyor. Ama bunu kırabilmek için 6 milyar gigatonluk gücüne erişmiş olması gerekiyor." diyen Prof. Dr. Ercan, beklenen Marmara depremine ilişkin de şu bilgileri aktardı:

"Buradaki kabuğun mekanik özelliklerini inceledim. Yani hangi güç altında kırılır diye, bu gücü topladığı zaman kırılır. Ama şuan bu güç var mıdır toplanmış mıdır? 6 milyar gigatonluk bir güç henüz yoktur, toplanmamıştır.

'İstanbul'da deprem olmayacak.' demiyorum. Benim uzun erimli çalışmalarıma göre; 2045'ten önce deprem olması şaşırtıcı olur. Çünkü gerginlik birikiminin bir hızı var ve bu gerginlik birikimi hızı doğrusal değil, değişken bir durum. Biz buna uzun erimli kestirim diyoruz. Uzun erimli kestirimlerde hata, 5 yıl ila 10 yıl arasında değişir. Bana göre çok açık söyleyeyim, 2033'ten sonra çanlar çalmaya başlayacaktır. Çünkü olasılık sınırı başlıyor. Çünkü ben bunu yeni sistem analizine göre, yani bölgenin yaklaşık dört bin yıllık geçmişine bakarak hesapladım. Hesaplar bana 2045 yılını gösteriyor. Gecikme olasılığı çok yüksek. Eğer gecikirse 2071-2150 yılına kadar gecikebilir. Çünkü İstanbul'da bugünkü yöntemle yapılan deprem kestirim çalışmaları, hiçbir zaman beklenen zamandan önce olmadığını gösteriyor. Ya beklenen zamanda ya da daha sonra olmuştur. Eğer bir gecikme dönemi içindeysek, deprem 150 yıl daha gecikebilir."

Deprem uzmanlarının 1999'dan beri her yıl "Deprem olabilir" dediklerini dile getiren Ercan, "On yıl geçti hala da deprem olmadı. Neden her an deprem olabilir? Basın dönüp de sormuyor. Siz her yıl böyle diyorsunuz. Yüzde 64 olasılığı niye değişmedi? Deprem yılı yaklaştıkça, bu yüzde 64 olasılığın yüzde 70, yüzde 75, yüzde 80'e çıkması gerekiyor. Ama maalesef bunları konuşan insanlar uzman olmadığı için yüzde 64'te kaldılar." dedi.

"Söylemler tamamen hayali"

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, bazı suni hareketlerle küçük çaplı depremlerin olabildiğini, Amerika'nın Colorado eyaletindeki petrol kuyularına su basıldığında, sürtünme kat sayısı düştüğü için 2.5-3 büyüklüğünde depremlerin meydana geldiğini söyledi.

Ancak geçmişte "17 Ağustos Marmara depremini Amerikalılar tetikledi", son dönemde Fransızların "Türkiye'de Amerikalılar tarafından büyük deprem tetiklenecek" söylemlerinin tamamen hayali olduğunu vurgulayan Üşümezsoy, "Bu düşünce, Amerika'yı Allah yerine koymaktır." ifadelerini kullandı.

"Manipüle etmeye dönük bir çaba"

Boğaziçi Ünivresitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Jeofizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayrullah Karabulut, suni depremin, bilim dünyasında bilinen ve çalışılan bir olgu olmadığını, Türkiye'deki politikacıların literatüre kazandırdığı bir kavram olduğunu söyledi.

Suni deprem söylemlerinin bilimsel bir içeriğinin bulunmadığını, toplumu manipüle etmeye dönük bir çaba olduğunu ifade eden Karabulut, "Bununla birlikte yapay olarak küçük depremler üretmek mümkün. Bu tür çalışmalar daha çok jeotermal alanlarda üretimi arttırmak için yaklaşık 5 kilometre derinliklere kadar yüksek basınçlı su-kimyasallar pompalanarak yapılır. Bugüne kadar en fazla 3.5-4.0 büyüklüğünde depremler meydana gelmiştir." dedi.


Kaynak : Trthaber.com.tr